"Kıdemli Xuanyuan, pes ediyorum!" Jie Xingpeng yüksek sesle bağırdı.
Zi Xuanyuan avuçlarını geri çekti ve rahat bir ifadeye sahipti. Sanki hiç güç kullanmamış gibiydi.
Ancak Gök aleminin altıncı seviyesindeki uzman olan Jie klanı müdürü ise soluk bir yüze sahipti. Alnından büyük ter damlacıkları düşüyordu ve zorlukla nefes alıp veriyordu. Zi Xuanyuan'ın avucuyla çarpışan eli hafifçe titriyordu.
"Kıdemli Xuanyuan, siz inanılmazsınız. Bugün güçsüzlüğümü kabul ediyorum, buradan ayrılıyorum."
Jie Xingpeng çirkin bir yüz ifadesiyle Zi Xuanyuan'ı selamladıktan sonra Chu Feng'e bir bakış attı. Hemen ardından kollarını salladı ve Ruh formasyonu dağılınca arkasına bile bakmadan hızlıca uçmaya başladı.
"Yaşlı Xuanyuan gerçekten inanılmazsın, Jie Xingpeng'i bile sizi yenemedi." Jie Xingpeng ayrıldıktan sonra Chu Feng'in göz bebekleri büyümüş şaşkın ifadeyle konuşmuştu.
"Hmph, o hala bir genç yine de bana karşı savaşmaya çalışıyor. Birazcık daha güç kullansam et püresine dönerdi." Zi Xuanyuan soğukkanlı ve kibirli bir sesle konuştu.
"Yaşlı Xuanyuan o zaman neden öldürmedin?" ağzı genişleyen Chu Feng'in ağzı bu sözlerden sonra daha da genişledi.
"Uzmanlar güçlerini kolaylıkla göstermez."
"Ve bir insanın hayatını almak basit bir şey değildir. Torunuma zarar vermeye çalışan Kara Kurbağa Kral'ı bile öldürmedim." Zi Xuanyuan gülümseyerek konuştu.
"Gelecekte sıkıntı yaratmasından endişe etmiyor musun?" Chu Feng, Zi Xuanyuan'ı anlayamamıştı.
"Ne? Kara Kurbağa Kral mı? Yüz yıl daha yaşasa bile beni yenemez. Ve kötü bir kişiliğe sahip değil, bana karşı kin duymuyor hatta bana karşı minnettar." Zi Xuanyuan başını sallayarak konuştu.
"Kara Kurbağa Kral'dan bahsetmiyorum, Jie Xingpeng'ten bahsediyorum. Sonuçta Jie Klanı gerçekten büyük bir güce sahip hatta Elit silaha bile sahipler." Chu Feng endişeli bir ses tonuyla konuştu.
"Ha? Jie klanı mı? Yüz yıldır inzivaya çekilmiş yaşlı adam dışında beni yenebilecek kim var ki? O yaşlı adam çıksa bile beni yenmesi mümkün olamaz."
"Jiang Hanedanının eski atası dışında dokuz il kıtasında kimden korkabilirim ki?" Zi Xuanyuan dokuz il kıtasını aşağıladı.
"Yüz yıldır inzivada olan yaşlı adam mı? O yıl ki olağanüstü deha mı?" Chu Feng daha da şaşırdı.
"Ondan başka kim olabilir ki? Jie klanı ve World Spiritist loncası onlardan aldığı destek ile bir numaralı güç tahtına oturuyorlar."
"Onların bu kadar güçlü davranmalarının sebebi o ikisi. Diğerleri bunu bilmiyorsa da ben biliyorum." Zi Xuanyuan'ın dudakları kıvrıldı.
"Yüz yıldan fazladır yaşıyorlar ve hala ölmediler mi? Onlar hangi seviye de?"
Chu Feng merakla sordu çünkü Jie klanıyla olan ilişkisi ateş ve su gibiydi.
Şu anda Jie Xingpeng zaten güçlü ve arkasında yüz yıldan fazla yaşayıp kıtayı sallayan bir canavar vardı. Chu Feng için bu hiç iyi değildi.
"Velet... Onlar hakkında soru sorarak benim gücümü bilmeye çalışmıyorsun değil mi?" Zi Xuanyuan garip bir şekilde Chu Feng'e baktı.
"Ah, kesinlikle öyle bir niyetim yok. Sadece merak ettim." Chu Feng hızlıca başını salladı. Jie Klanının atası canavar kadar güçlüyken Zi Xuanyuan'ın gücü daha da fazlaydı. Bu yüzden onu rahatsız edebilecek cesarete sahip değildi.
"Ah velet, senin cesaretin gerçekten gökyüzünü kaplayacak boyutta."
"Ancak, bugün sadece bir istisnaydı. Bugün den sonra hangi tehlikeyle karşı karşıya kalırsan sana yardım etmeyeceğim. Derini canlı canlı soyup tendonlarını çekip seni canlı canlı gömseler ellerimi bir birine bağlayıp izleyeceğim."
*puf* Chu Feng'in vücudundaki kanlar neredeyse çekilmişti, Zi Xuanyuan gibi insanları kandırmak mümkün değildi.
"Artık gidebilirsin, Jie Xingpeng'in seni takip edeceğini sanmıyorum." Zi Xuanyuan Chu Feng'in yüz ifadesini umursamadı ve kolunu salladı.
"Ben Chu Feng yaptığınız şeyler için minnettarım, gelecekte bunu kesinlikle ödeyeceğim." Chu Feng, Zi Xuanyuan'ın önünde eğildi.
Zi Xuanyuan gelecekte ona bir daha yardım etmeyeceğini söylese de Chu Feng onu suçlamadı. Çünkü onla her hangi bir alakası yoktu ama bugün onu kurtarmıştı. Bu yüzden Chu Feng ona minnettar kaldı.
"Tamam hızlıca ayrıl. Jie Yan, Qin Lei ve diğerleri seni yakalarsa yardım etmem".
"Ah doğru. Bunu giy ve bir ay boyunca Qin eyaletinden ayrılma." Zi Xuanyuan bir şey hatırladıktan sonra cebinden üçgen bir tılsım çıkardı ve Chu Feng'e verdi.
"Konum tılsımımı?" Chu Feng'in göz bebekleri küçüldü. Bir World Spiritist olarak Konum tılsımını tanıyordu, bunu taşıdığı sürece konum tılsımının sahibi kolaylıkla onu bulabilirdi.
Tabii ki konum tılsımı kişinin konumunu belirliyor olsa da bazı sınırlara sahipti. Mavi renkli konum tılsımları üst düzeydi ve normal Mavi renkli world spiritistler üretemezdi. Yalnızda başkan yardımcısı Gao gibi kişiler yapabilirdi.
"Bana bakma, o kız bunu sana emanet etmemi istedi. Bugün buraya gelme sebebimde buydu." Zi Xuanyuan, Chu Feng'in yüzündeki ifadeyi görünce konuştu.
"Zi Ling..."
Bu sözleri duyan Chu Feng'in yüreği ısındı, Prestijli Villa'ya döndükten sonra Zi Ling inzivaya çekilmişti. Kimseyi görmedi ve kimsenin onu rahatsız etmesine izin vermedi. Chu Feng onun tüm iyilikleri unutup hatta kendisini bile unuttuğunu sanmıştı. Ancak hala onu düşünmesini beklemiyordu.
"Artık gidiyorum. Dikkatli ol." Zi Xuanyuan konuştuktan sonra iki elini arkasına bağladı ve havaya uçtu, bir göz kırpmasından sonra kaybolmuştu. Bu hız Chu Feng'in ulaşabileceği bir şey değildi.
Chu Feng o andan sonra hızlıca güvenli bir yer aramaya başladı. Yasak ilacın etkisi çok az kalmıştı.
Böylece Chu Feng, Jie Xingpengten farklı bir yöne uçmaya başladı. Tekrar onunla karşılaşmak istemiyordu.
Chu Feng çok hızlı ilerliyordu. Gök alemi beşinci seviyesindekiler bile onunla kıyaslanamazdı. Bir anda ufuktan kayboldu, Chu Feng kaybolduktan sonra Zi Xuanyuan bazı bulutların üstünde ortaya çıktı. Gülümseyerek konuşmaya başladı; "Bu çocuk demir gibi kalbe ağır bir öldürme niyetine sahip olsada torunumu hak ediyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA~2.kitap
ФэнтезиMGA 'NIN 2.VE SON KİTABIDIR.. Genç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.