İmparator Mezarlığı'nın Açılması

209 32 1
                                    

Öfke dolu bir kalp ile Chu Feng çadırın içine daldı.

O anda, çadırın içinde dokuz küçük kızın olduğunu görebiliyordu. Çoğunluğu on yaşlarinda bile değildi, beş ya da altı yaşlarındaki kız çocuklarıydı.

Kızların kıyafetleri alınmıştı. Çadırın içinde feryat ederek rastgele kaçışıyorlardı, hemen arkalarında üstünde tek bir kıyafet bile olmayan yaşli bir adam onları vahşi ve korkutucu bir biçimde kovalıyordu.

Yaşlı adamın görünüşü kaba, gülüşü iffetsizdi. Küçük kızların peşinden koşarken, bağırdı; "Değerli Küçüklerim, sakın kaçayım demeyin! Yemeniz için iyi bir şey vereceğim."

"Lanet olsun, bir kişi bile yok mu?"

Chu Feng, sonsuz öfkelendi. İleri fırladı ve yaşlı adamı tekmeledi. Ardından, çirkin suratına doğru büyük bir yumruk attı.

"Ahh!" Chu Feng'in yumruğu anormal derecede güçlüydü ve yaşlı adamın acı içinde bağırmasına neden oldu. Yüzündeki gülümseme kayboldu ve Chu Feng'e doğru bağırdı; "Sen kimsin? Bana vurmaya nasıl cüret edersin? Ouch ouch oi! Vurmayı kes! Dur!"

"Ben kim miyim? Seni öldürecek olan kişiyim." Che Feng sinirli bir şekilde bağırdı. Ardından sonraki yumruklarını, güçlü ve daha güçlü attı. İlk olarak yaşlı adamın burnunu kırdı, çenesini çıkardı, dişlerini kırdı ve sonunda şiddetle kafasını yardı.

Küçük kızların kalplerinde daha büyük gölgelerin oluşmasını önlemek için, Chu Feng çok kanlı olan herhangi bir yöntem kullanmıyordu. Öfkesi nihayet dinmeye başladığında, Eggy hayatta olan yaşlı adamın gücünü tüketmeye başladı.

Gri pelerinli world spiritist ile işi bittikten sonra, Chu Feng, küçük kızların grubuna bakmak için başını çevirdi. O anda küçük kizlarin, ayakta büyük yaşarmış gözlerle kendisine baktıgını gördü. Yüzlerinde hala korku ifadesi kaybolmamıştı.

Chu Feng'in onlara zarar vermeyeceğini, aslında yardım için geldiğini bilselerdi, ona korku dolu gözlerle bakmazlardı.

"Hepiniz dağa yakın bir köyden mi geldiniz?" Chu Feng sormak için ağzını açtı.

"Mm." Küçük kızlar aynı anda başlarını salladı ve açıkça çok şirinlerdi.

"Niuniu hanginiz?" Che Feng, küçük kızların gözlerine umutlu bir şekilde bakış attı. Niuniu denilen kızın hayatta olduğunu umuyordu, en azından Niuzi ve Huzi'ye bir açıklama yapabilirdi.

"Ben Niuniu." Aniden, küçük bir kız öne çıktı ve genç, yumuşak ve hafif sesiyle konuştu.

Kızın basit bir kıyafeti vardı. Onun kabaca yapılmış bez elbisesi, yamalar ile doluydu ve onun bir çift küçük ayakkabısından, bir ayağının iki parmağı ve diğer ayağının yarısı gözüküyordu. Ama küçük kız yine de onları atmaya yanaşmamıştı.

Küçük kız çok yırtık pırtık kıyafetler giyse bile onun sevimliliğini etkilemesi mümkün değildi.Onun masum büyük gözleri, üzerinde tek bir toz zerresi bile olmayan iki parlak usturlaba benziyordu.Özellikle başının üzerinde iki küçük at kuyruğu kızı aşırı sevimli gösteriyordu.

"Niuniu, sen misin?" Chu Feng gitti ve sordu. Gergin kalbi sonunda rahatladı.

"Mm. Abi, beni tanıyor musun?" Niuniu hoş sesiyle yanıtladı.

"Tanıyorum.Beni tanımadığını biliyorum.Ben, seni kurtarmak için iki abine söz veren kişiyim." Niuniu'nun küçük başını okşarken, Chu Feng gülümsedi. Küçük kızın gerçekten çok sempatik olduğunu görmüştü.

MGA~2.kitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin