32.bölüm

261 11 3
                                    

İnsan birisini içinden geldiği için  öptü diye özür dileyebilir miydi?

İçimden mi gelmişti?

Böyle bir durumda özür dilemeye hakkım olabilir miydi?

İstememiş miydim?
Zorla mı öpmüştü beni?
Suçlu kimdi?

Bir zorlama olmadan aralanan dudaklarım mı yoksa onların üzerinde can çekişen dudakları mıydı suçlu olan?

Ortada bir suç var mıydı ki bir suçlu olsundu?

Bu hikayede suçlu olan ne uzay ne de Asya’ydı aslında. İkimizde hem suçlu hem de suçsuzduk bu yüzden.

Kendimizi sevmediğini bildiğimiz ellere yüreğimizi teslim etmeye çalışmamız suç, o ellere hissettiğimiz muhtaçlık hissiyatı ise kesinlikle suç değildi. En azından bizi suçlu yapmıyordu.

O eller ki yağlı urganı boynumuza geçirmeye ant içmişti. O eller ki ölümden başkasına geçiş teşkil etmiyordu.

O eller ki yaşam vaat ederken ölüm kusuyordu.

Titreyen sesim yaptıklarımı hiçbir zaman hak etmeyen uzayın karşısında adeta güçsüzlüğü simgeliyordu.

Neyin özrüydü bu neyin üzgünlüğüydü?

İsteyerek öpmemiş miydim onu?

Oynadığı oyunun sonunda yaptığı hamleden pişman olduğu için yan çizen mızmız bir çocuktan hiçbir farkım yoktu aslında.

İçimdeki bencil çocuk ben, ben, ben diye bağırıyordu.

Karşımdaki adamın karşısında yenilgi kokuyordu telaffuzu zor olan bütün heceler.

Böyleydim işte ben. Yaptığı hiçbir şeyin sonucunu düşünemeyen bir aptal.

Hesabı kitabı yoktu benim aklımın. Hesapsız kitapsızdı bu yüzden bütün eylemlerim.

Ve de şuursuz...

Her şeyden önce şunu kabul etmemiz gerekiyordu ki aşkta eşitlik diye birşey kesinlikle yoktu.

Hiçbir zaman da olmayacaktı. Doruk yapmadıkları ile bense yaptıklarım ile mahfediyordum birşeyleri.

Biraz düşününce Doruktan hiçbir farkım yoktu ki aslında benim de. Bende tıpkı onun gibi sadece kendini düşünen bencilin tekiydim.

Üstelik doruk kadar cesur bile değildim uzayın karşısında. Doruk bütün bencilliği ve heybetiyle hükmetmeye devam ediyor bense köleleştirdiğimi bildiğim zihnimi tutsaklığa ve korkuya mahkum ediyordum.

Bencil ve kötüydüm bu yüzden. Sadece kendimi düşünüyordum. Uzayın ne halde olduğu ve ne hissettiği umrumda bile değildi.

Oysa uzay beni bütün kusurlarıma rağmen sevmeyi sürdürebilen tek kişiydi.

Doruktan ne farkım vardı ki benim Seray Öztandan ne farkı vardı ki benim yaptıklarımın?

Yaptıklarım onlardan farkım olmadığını ortaya çıkarıyor lakin uzay gerçeği görmeyi reddediyordu.

Uzay hiçbir şey için zorlamıyordu ki beni. Hiçbir zaman da zorlamamıştı. Herşeyi bile isteye yapıyordum.

Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu zihnim hem uzayla hem de içimdeki iblisle.

Hiçbir telafisi olmayan hatalar yapıyor ve birşeyleri değiştirebilecekmiş gibi özür diliyordum.

Bir özürle geçiştiremeyeceğim kadar kırıyordım onu. Uzay yaptıklarımı hak etmiyordu.

CANAVARIN KALBİ (+18 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin