41.bölüm

253 12 5
                                    

Beş ay sonra İstanbul

Çalan romantik müzik eşliğinde dans eden gelin ve damat...
Davetliler...
Gülüşmeler, tebrikler...
Mutlu aile pozları...

Herkes ama herkes buradaydı. Bütün İstanbul sosyetesi haldun öztanın biricik veliahtının düğününde bir arada toplanmıştı.

Etrafına neşeyle gülücükler dağıtan yasemin dorukla evlendiği için adeta sevinçten havalara uçuyordu.

Beş ay sonra ilk defa dorukla kesişen gözlerim bir zamanlar sevdiğimi zannettiğim adamın gözlerinin içerisine bakıyordu.

O gözlerin içerisinde o kadar çok duygunun geçişi vardı ki...
Nefreti, hırsı, intikamı, sevgisizliği görmüştüm defalarca o gözlerde.
Ama aşk...

Aşkı hiç bu kadar somut bir şekilde görmemiştim o gözlerde.

Bedenimi yaka paça ambulansa tıktıkları o günden sonra ilk defa görüyordum doruğu ve diğerlerini.

Beş aydır ne defalarca yanıma geldiği halde bir defa bile görüşmediğim annemi ne haldun amcayı ne de doruğu hiç birini görmemiştim.

Uyuşturucunun etkisinden ayık olduğumu hissettiğim bir zaman diliminde ilk defa giriyordum bu kapıdan.

Hafiften titrediğini hissettiğim parmaklarım tuhaf bir panik yaratsa da iyi hissediyordum.

Kolay değildi. Yıllardır hastalıklı bir şekilde sevdiğimi düşündüğüm adamın düğününe geliyordum. Ona veda etmeye gelmiştim belki de.

Geleceğimden kimsenin haberi yoktu. Annemin bile...
İçeri girdiğimde beni ilk fark eden doruk olmuştu. Siyah gözleri mavilerime tırmanan adamın dudağının kenarında peyda olduğunu gördüğüm gülüşü eskiden olsa zihnimin uydurduğunu söyleyebilirdim. Lakin şimdi emindim.

Zihnim uydurmuyordu.
İçeri girdiğimde hiç sevdiği bir kadınla evleniyor gibi durmayan bir adam vardı karşımda.

Beş ay çok şeyi değiştirmişti anlaşılan. Doruğu değiştirmişti zaman. Gözlerimin içerisine baktığında gözleri gülümseyen bir adam vardı karşımda.

Gözlerinin içerisinde gördüğüm sevinç paha biçilemeyecek kadar fazlaydı. Eskiden olsaydı bu gülüş için ölürdüm. Ama şimdi herşey değişmişti. Ben de tıpkı Doruk gibi değişmiştim. Hissettiklerim fazlasıyla değişmişti. Tepe takla olmuştu herşey.

Giydiği siyah takım elbisesinin içinde yakışıklı bir tanrıyı andıran doruk kalabalığın içerisinden bana doğru yaklaşıyordu.

Eskiden olsa bir saniye durmaz koşar boynuna sarılırdım. Şimdiyse karşımda yarı tanrıyı andıran bu adamın benim için adım atıyor olmasının hiçbir önemi kalmamıştı. Emindim artık Doruk bitmişti.

Tam karşımda biten adımları duraksamıştı. Aramızda sadece küçük birkaç adım kalmışken doruk aniden durmuştu.

Küçücük bir adım atmamı ona tıpkı eskiden olduğu gibi koşmamı istiyordu doruk.

Yumruk yaptığı sağ elini dudaklarının arasına götürmüş tıpkı eskiden olduğu gibi parmak uçlarına dişlerini değdirmişti. Küçükken ne zaman tarif edemeyeceği bir mutlulukla karşılaşsa bunu yapardı Doruk.

"Asyaaaaa!"

Sesinin ilk defa titrediğini hissettiğim doruk aramızdaki küçücük mesafeyi kapatacak gücü bulamıyordu kendisinde.

Mavilerimin içerisine hasretle bakan gözleri isyan ediyordu yaşananlara.

Burun deliklerimden içeriye sızan o tanıdık koku beyin hücrelerime kanlı çizikler bırakmak için uğraşıyordu. Lakin nafile bir uğraştı bu.

CANAVARIN KALBİ (+18 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin