"Dayanma o zaman!"
Tahrik edecek bir şekilde gülmeye başlamıştım. Acımasız bir canavardım ben.
Annem gibi doruk gibi acımasız bir canavar...
Karşımdakinin ne düşündüğü ne hissettiği umrumda bile değildi. Gülümsemem bile acımasızdı.
Uzay yaptıklarımın ve söylediklerimin karşısında her ne kadar zorlansa da kucağındaki bedenimi küvetin içerisine bırakmıştı sonunda.
Suyun sıcaklığını ayarladıktan sonra eline aldığı şampuanı saçlarıma sürmeye başlamıştı.
Bu onun şampuanıydı. Eğer uzay beni bu şampuan ile yıkarsa Uzay gibi kokacaktım.
İzler kalırdı. Tuhaf bir şekilde rahatsız olmaya başlamıştım bu durumdan. Neden Bilmiyorum ama uzay gibi kokma fikrinden hoşlanmamıştım.
Belki de doruğun içinde bulunduğu bir eve üzerimde başka bir adamın kokusunu taşımak istemiyordum.
Ahhhh doruk hep aklımdaydı. Hiç gitmiyordu ki zaten. Ne aklımdan ne de kalbimden bir an olsun çıkmıyordu. Kabus gibiydi onu düşünmek.
Karşılaştığım her adamda, seviştiğim her tende, dokunduğum her kalpte olacaktı.
Bir kadın ait olduğu adam gibi kokmalıydı. Seviştiği adam gibi değil.
Uzayla sadece sevişmiştim ama doruk...
Kalbimin, ruhumum, bedenimin Allah kahretsin ki bana ait olan her şeyimin ona da ait olduğu hissinden kurtaramıyordum zihnimi.Kiminle sevişirsem sevişeyim ben doruğa aittim. Her şeyim ona aitti benim.
Allah kahretsindi beni Allah kahretsindi kalbimi ve lanet olasıca hislerimi.
Çırılçıplak başka bir adamın banyosundaydım ve aklıma gelen tek şey gözleriydi.
Bana hiçbir zaman aşkla bakmayan o lanet olasıca gözleri bir an olsun gitmiyordu gözlerimin önünden.
En olmadık yerde en olmadık zamanda aklıma gelişine küfürler savurduğum adam yasak tablonun benim için çizdiği tek gerçekti.
Doruk aklıma gelince yaşarmaya başlayan gözlerim aynı zamanda yanmaya da başlamışlardı.
Burnumun direğini sızlatan şeye lanet etmemek elde bile değildi. Bu haksızlıktı.
Kendime yaptığım en büyük haksızlıktı bir canavarı sevmek ve de aslında nefret ettiğim o canavara dönüşmek.
Damlamak üzere olan damlalar saniyelerle yarışıyordu. Ağlamamalıydım şimdi değildi. Akmamalıydı o aptal damlalar.
Doruk gelmemeliydi aklıma. Onu düşünmenin ne yeri ne de zamanıydı. Gerçi onu düşünmenin yeri de zamanı da yoktu.
Uzayın elindeki şampuanı almıştım.
"Dur yapma."
Yüzüme tuhaf bir şekilde baktığını fark ettiğim uzay duygu geçişlerimdeki kararsızlığı anlamlandırmaya çalışıyordu.
Oysa hiçbir zaman hiç kimsenin anlayamayacağı kadar hastalıklıydı benim hem zihnim hem de hissettiklerim.
"Şampuan sürmesen olmaz mı?"
Hiçbir şey söylemeden yüzüme bakmaya devam eden adama yalvaran bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştım.
"Sabunla yıka."
"Amaa!"
"Lütfen uzay istemiyorum! Sürme onu saçıma."
Yaşaran mavi gözlerimin içerisine bakmaya devam eden uzayın canının yandığını hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANAVARIN KALBİ (+18 )
أدب المراهقينDoruk yasaktı, günahtı, hastalıktı. Bir yasağın karşı konulamaz büyüsüne kapılmanın ne demek olduğunu hiçbir zaman anlamayacaklardı.