28.bölüm

235 8 0
                                    

Doruk'tan devam:

Evden çıkarken o kadar sinirliydim ki...
Asya'nın o perişan hali gözlerimin önünden gitmek bilmiyordu bir türlü. Benim yüzümden ne hâle gelmişti. Ne hâle getirmiştim onu.

Saf beyazın üzerine kara çalınmıştı. İzlerle doluydu parçalanmış ruhu ve cılız bedeni. İzler kalırdı.

Ondaki ilk kalıcı izin ilk kalıcı yaranın sebebi bendim üstelik. Tertemiz sayfadaki ilk çizik benim eserimdi. Önce bedenini sonra da ruhunu kirletmiştim küçük kızın.

Çürümenin kokusunu almıştım sevdiğim kadının tellerine ömrümü adadığım saçlarının arasından.

Yirmilerinin ortasındaki genç bir kadın çürüyebilir miydi hiç?

Çürütmek yaşlı binalara özgü kokuşmuş bir kavramdı.

Benim Asya'm saçlarının tellerinden kelebekler uçtuğunu gördüğüm  küçük kızım kokuşmuş eski binalar gibi çürüyordu.

Gözlerimin önünde olmuştu herşey. Lakin görememiştim. Gözlerimdeki kalın perdeler izin vermemişti gerçeği görmeye.

Ya yetişemeseydim  o zaman ne olacaktı Asya'ya? Nasıl bir vaziyette bulacaktım onu.

"Ya birgün yetişemezsen!"

"Ya birgün yetişemezsen doruk!"

Aklımda durmadan tekrar eden cümlelerin sesi beynimi kemiriyordu. Ya birgün yetişemezsen Asya'ya o zaman ne olacak doruk soğuyacak mı için diyordu içimdeki korkunç ses.

Ya birgün gerçekten de yetişemezsem o zaman ne olacaktı. Banyoda, bir çöp kenarında, pis bir barda kapatırsa gözlerini o zaman ne yapacaktım.

Nasıl dayanacaktım böyle bir acıya. Kalbimin içerisindeki kurt göğsümü vesvesenin ateşlerinde kemiriyordu.

Ona birşey olma düşüncesi göğsümü sıkıştırıyordu. Lanet olsun onu seviyordum. Onu çok seviyordum.

Kirliydi benim ellerim küçük bir kızın masumiyetini çalacak kadar kirli...

Günahkârdı benim ruhum küçük bir kızın ruhunu incitecek kadar günahkar...

Cehennem benim gibi korkunç bir şeytanın ilelebet yanacağı tek yerdi. Bundan şüphem yoktu. Küçük kızı yaktığım kadar ben de yanacaktım.

Asya'nın suratına çarpıp çıktığım kapıyı aslında onun değil kendi suratıma çarptığımı biliyordum.

Bilmenin yeterli olmadığı kör bir boşlukta savrulan yanım laftan sözden anlamıyordu. Yasağı günahı bilmiyordu.

Nasıl yapabilmiştim nasıl dokunabilmiştim o masum ve körpe bedene. Nasıl kirletmiştim onun gibi tertemiz bir kalbi.

Keşke asya sadece kardeşim olarak kalabilseydi keşke küçüklüğümüzdeki gibi hep kardeş olarak kalabilseydik onunla.

Sevmenin ihanet etmenin ne demek olduğunu bilmeseydik. Büyümeseydik keşke hiç zaman.

Neden lan neden böyle olmak zorundaydı. Allah benim belamı versindi. Allah beni kahretsindi.

Lanet olsundu böyle işe. Sevdiğim kadını ne hale getirmiştim. Başına gelen herşeyin tek bir suçlusu vardı o da  Allah kahretsin ki sadece bendim.

Herşey mahvolmuştu, herşeyi mahvetmiştim ben. Kendi ellerimle yıkmıştım herşeyi.

Kağıttan kuleleri yıkar gibi dağıtmıştım küçük kızımı. Gözlerinin içerisindeki cesetlerle baş edemeyeceğim küçük bir kız aynı zamanda da yıkılmış bir kadındı karşımdaki.

CANAVARIN KALBİ (+18 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin