24.bölüm

2.2K 76 184
                                    

Güçsüz olduğunu bildiğim titrek adımların yere sağlam basabilme ihtimalini yıllar önce tüketmiştim ben.

Kimse bilmiyordu!
Sarsaktı benim titrek adımlarımın belirsiz yönü. Yaşadığım her daim de sarsak kalmaya mahkumdu üstelik.

Belirsizlik kokuyor kokusuyla zehirliyordu adımlarımın karanlık yönü zihnimi.

Attığım her adımda aldığım her nefeste omuzlarımdaki ağırlığını hissettiren ağır yükün altında ezildiğimi hissediyordum yeniden.

Omuzlarınızda her daim var olduğunu bildiğiniz ağır yükün altında bir karınca misali ezildiğinizi hissetmek korkunç derecede kötü hissettiriyordu kendinizi.

Yeniden yeniden ve yeniden!
Aynı hissin tutsağı olmanın zehirli bir yılan misali gögsünüzde kıvrıldığını ve fırsatını bulduğu ilk dakika da gögsünüzü ısırdığını düşünebiyor musunuz?

Aynı yılan tarafından aynı yerinizden defalarca sokulduğunuzu ama ölmediğinizi hayal edebilir misiniz siz hiç?

Benimkisi hayal değil gerçekti.  Göğsümde büyüttüğüm yılan koynumda uyuyor damarlarımdan besleniyor ve aynı yerlerimi ısırıyordu durmadan.

Hep aynı yılan tarafından sokuluyor lakin ölümü beklediğim hiçbir zaman diliminde kavuşamıyordum ona.
Ölmüyordum!

Hasreti çekilen ve kavuşulamayan bir sevgili gibiydi ölüm.

Ölüme susamak...
Ölümü özlemek...

Ne derseniz deyin buna. Hepsi de aynı hepsi de birdi.

İnatla ısrarla göğsümdeki acıya rağmen yaşamaya devam ediyordum.
Birincide yaralayan ikincide öldürür derlerdi oysa! Ne garipti.

Öyleyse neden ölmüyordum ben?
Ölmek istiyor muydum gerçekten de?

Belki de onu o kadar çok istediğimi bilmiyordu ölüm.

Ölmek için mi yapıyordum bütün bunları?

Yaşamak için gerçekten de hiçbir sebebim kalmamış mıydı artık?

Yenilmiştim!
Beni düşmanım değil göğsümdeki yılan sokmuş aklımdaki kadın yenmişti.

Kendimle ilgili bütün sorun burada başlıyordu aslında. Ben hep aynı adama hep aynı acıya göğsümü açmaktan  yorulsam da vazgeçmeyi bilmeyen bir aptaldım.

Vazgeçmeyi bilmeyen bütün zavallılar yenilemeye de mahkumdu öyle değil miydi?

Yenilmek kaçınılmaz sonun başlangıcıydı benim gibi aptallar için.
Yenilmeye mahkum olduğumu bildiğim bir savaşın kazananı olabilme ihtimalimi yıllar önce kaybetmiştim üstelik.

Sevmiyordu istemiyordu beni. Zorla güzellik olur muydu hiç?
Kim zorla güzel sevmeyi başarmıştı da ben başaracaktım.

Herşeyi biliyor olduğum halde kendim için hiçbir şey yapamamak hissettiğim en ağır acıların başında geliyordu şüphesiz.

Bir tane değil bin tane açık kapı bırakmıştım ben arkamda. İsteseydi birisinden değilse bile başka birisinden mutlaka girerdi içeriye öyle değil miydi ama?

O açık bıraktığım hiçbir kapıya adım atmamış açık bıraktığım hiçbir kapıdan içeriye girmemişti. Eşiğinden bile geçmemişti belki birgün gelir diye aralık bıraktığın kapıların hiçbirinin.

Bazı insanlar giderken arkalarında bıraktıkları kapıları o kadar sert çarparlardı ki bir daha dönüşü olmazdı geriye. Aynı kapıya isteseler de adım atamazlardı. Kapanırdı çünkü aralık bırakmadıkları o kapılar bir bir yüzlerine.

CANAVARIN KALBİ (+18 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin