Doruğun ya da annemin kaybetmiş olması benim kazanmış olmam anlamına geliyordu belki de ilk defa. Sonuçta ikisi de hiçbir zaman tam anlamıyla sevmemişti beni.
Hiçbir duygu kırıntısını barındırmayan yüz ifadesi aniden değişen doruk sert adımlarla annemin ve haldun amcanın bulunduğu noktaya doğru ilerliyordu.
Annemin karşısına dikilen iri beden zafer sarhoşluğundan ziyade nefret şövalyeligi yapıyordu.
İkisinin de kaybettiği tek ortak resimdi belki de bu. İkisi de mutsuz ikisi de bitkindi.
“Söylediklerinin yalan olduğunu söyle.”
Acizce dökülüyordu kadının dudağından acziyet kokan sefil cümleler.
“Yalan söylemiyorum.”
Yalan değildi adamın söyledikleri. İkisi de biliyordu.
“Yalan söylüyorsun bilerek yapıyorsun bunu.”
İnkar etmek değiştirmiyordu oysa gerçeği.
“Yalan olmadığının siz de farkındasınız Seray hanım. O yüzden bu haldesiniz zaten.”
“O benim kızım! O Seray öztanın kızı.”
“O bir uyuşturucu bağımlısı.”
“Yalan!”
“Madem söylediklerime inanmıyorsunuz ona soralım o zaman.”
Hiç beklemediğiniz bir anda okların gösterdiği tek hedef haline gelebilmek...
Okların gösterdiği tek bir hedef vardı o da ne yazık ki şuan için sadece bendim. Bulunduğu noktadan kaçmaya çalışan küçük bir kız çocuğu vardı sanki içimde.
Kıvranıyor bulunduğu karanlık noktadan kaçmanın planlarını yapıyordu kendi içinde.
Yaptığı hiçbir plan dişi kana değen iki yırtıcı arasında kalmış bir avın kaderini değiştirebilecek kadar kudretli değildi belki de.
Seray öztan ve doruk...
Dişi kana değen acımasız iki yırtıcı.
Zafer isteyen iki azılı düşman...Onlarla baş etmek imkansızdı.
Onlarla uzay olmadan asla baş edemeyeceğimi biliyordum.İçinde bulunduğum ve bir türlü geçmek bilmeyen saniyeler içerisinde uzayın ellerimi tutmasına ihtiyacım vardı.
Buradayım asya her zamanki gibi yanındayım. Bu defa her zamankinden daha da fazla seviyorum seni demesine ihtiyacım vardı. Yanımda olmasına ihtiyacım vardı.
Uzay...
Ne ara bu kadar işlemişti içime?
Nasıl da fark edememiştim onun benim için ifade ettiği anlamı. Nasıl bir aptallık nasıl bir şuursuzluktu bu?Defelarca bakmış lakin hücrelerime işleyen zerrelerime hükmeden gerçeği görememiştim.
Nasıl bu kadar kör gerçeğe nasıl bu kadar sağır olabilmiştim? Ben uzaya aşık olmuştum. Artık emindim. Doruk sadece bir saplantıydı.
Doruk kurtulmanın zaman aldığı bir saplantı, kalbimi ve ruhumu çürüten bir hastalıktı. Aşk değildi. Aşık değildim kalbinde sadece karanlığın hüküm sürdüğü canavara.
Uzay!
Uzay nerdeydi?
Ona her zamankinden daha da fazla ihtiyacımın olduğunu hissettiğim bir zaman da neredeydi Uzay. Kim bilir nerde ne haldeydi?Başına gelen herşeyin suçlusu bendim. Benim yüzümden o kadar çok acı çekmişti ki...
Yıllarca bir kez olsun yüzüne bakmamış doruğun çıkardığı her yangını onda söndürmeye çalışmış doruğun verdiği her zararın faturasını acımadan ona kesmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANAVARIN KALBİ (+18 )
Ficção AdolescenteDoruk yasaktı, günahtı, hastalıktı. Bir yasağın karşı konulamaz büyüsüne kapılmanın ne demek olduğunu hiçbir zaman anlamayacaklardı.