2. Bölüm

14.1K 598 156
                                    

Yazım yanlışları için şimdiden özür dilerim; telefon üzerinden yazdığım için yazım hataları olabiliyor. Elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyorum. Kitabı okuduktan sonra lütfen oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, geri bildirimleriniz benim için çok önemli. Keyifli okumalar dilerim.


"Güçlüyüm! çünkü başka seçeneğim yok. Düşersem tutanım olmayacak,biliyorum."

Bölüm 2; kaybolan yıllar
Hazar Saraçoğlu


"Otur."

Sesini duyunca irkildim. Tamam, sapık gibi adamı incelediğimi kabul ediyorum. Yine de dikkatimi ondan ayıramadım. Geçip masanın önündeki deri koltuğa oturdum; öylesine rahattı ki burada kıvrılıp uyuyabilirdim. Sandalyeye yaslanmış, kollarını göğsünde bağlamıştı. O kol kasları ne yiğidim. Kol kasları, güneşin altında bronzlaşmış gibi parlıyor, her hareketinde gücünü ve özgüvenini yansıtıyordu.

"Benim kim olduğumu biliyorsun zaten"

Maalesef biliyorum... Kafamı salladım, iç çekerek gözlerimi kaçırdım. O an, ağır bir çekmeceyi açtı ve içindeki fotoğrafları bana uzattı. Fotoğrafları alıp incelemeye başladım. Gözlerim birer birer karelerin üzerine kayarken, her birinde aynı kadınla çekilmiş fotoğraflar vardı.

Kadının yüzü neredeyse aynadaki yansımam gibiydi; sanki yıllar öncesine ait bir ben. Gözlerindeki ifade, dudaklarının kıvrımı, yüz hatları... Her ayrıntı, benimle olan şaşırtıcı benzerliğini ortaya koyuyordu. Bu görüntüler içimde bir yerleri derinden sarsıyor, aklımda cevaplanmayı bekleyen onlarca soruyu doğuruyordu.

"Bu fotoğrafları bana göstermen hiçbir şeyi değiştirmez kadın annem ola bilir ama senin benim öz babam olduğunu nereden bilebilirim?"

Kaşları havalandı, sanki yalan mı söylüyorsun der gibiydi. "Devir kötü, götü kollamak lazım," dedim, hafif bir gülümsemeyle. Bu adam, ünlü mafya babasının ta kendisiydi; namı sokaklarda yankılanan, korku salan bir figür.

Böyle bir durumda, aceleci davranmak ve olaylara sazan balığı gibi atlamak aptallık olurdu. Onunla yüzleşmek, her kelimenin ve hareketin dikkatle tartılması gereken bir satranç oyununa benziyordu. Hatalı bir hamle, tehlikeli sonuçlara yol açabilirdi.

"DNA testi yaptıra bilirim." Dedi.

Koltuğa yayılıp çimen yeşili gözlerine baktım. Yeşil gözleri sevmediğimi söylemiş miydim?

"Diyelim ki ben senin oğlunum.. Beni ailene nasıl açıklamayı düşünüyorsun? Karşılarına beni çıkartıp bu benim piçim diyecek halin yok herhalde?" Diyip derin bir nefes aldım.

"Ne çok konuştum be," diye derin bir nefes aldım. O sırada gözlerim, çenesini sıkmış olan adama kaydı. Yüzündeki kaslar gerilmiş, gözleri sert bir ifadeyle bana bakıyordu. Bu haliyle oldukça korkutucu görünüyordu. Çenesinin sıkılışı, sabrının sınırlarında dolaştığının bir işaretiydi.

Odanın içindeki hava, neredeyse elle tutulacak kadar ağırlaşmıştı. Her nefes alışımda, gerilimi ve tehlikeyi iliklerime kadar hissediyordum. Bu adamın yanında her kelimenin, her hareketin özenle seçilmesi gerektiğini bir kez daha anladım.

"Seni aileme nasıl tanıtacağımı bana bırak genç adam." dedi, sesindeki soğuk ve kararlı ton, içindeki öfkeyi yansıtıyordu. Gözlerimi kısarak ona bakmaya devam ettim; bu bakışlar, içimdeki kararlılığı ve ona karşı olan tepkimi açıkça ortaya koyuyordu.

HazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin