33. Bölüm-Final

5.6K 206 74
                                    

Merak etme, ölmüyorsun. Bu hikayenin mutsuzu benim; sen değil...

 Bu hikayenin mutsuzu benim; sen değil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ayakta duramıyordum. Kollarıma bağlı ipler olmasa çoktan yere yığılmıştım. Derin bir nefes almaya çalıştım, ama ciğerlerim yanarcasına ağrıdı. Gözlerimi kapattım, karanlığa sığınmak ister gibi.

"Hazar, Hazar..." dedi. "Hadi anlat bana, kim delirtti seni?"

Gözlerimi araladığımda, karşımda duran manyak ruh hastasını gördüm. Kanın metalik kokusunu alabiliyordum; kendi kanımın kokusu odayı doldurmuştu.

Baygın gözlerimle ona baktım, bakışlarım odaklanmakta zorlanıyordu. "Sen söyle," dedim, kelimeler ağzımdan zor çıkıyordu. "Seni kim bu hale getirdi? Annen mi, yoksa baban olacak piç mi?"

Asrın'nın çenesinin kasıldığını gördüm, sinirlenmeye başlamıştı. Ağzımdan akan kanı hissedebiliyordum, sıcak sıvı boynuma doğru süzülüyordu. Her nefes alışımda ciğerlerim isyan ediyordu sanki.

"İlk ben sordum," dedi Asrın, sesi buz gibiydi. "Cevap ver." Diye bağırdı.

Üç bıçak yarasıyla ayakta durmaya çalışıyordum. Beni kim delirtti? Bu sorunun cevabını verebilecek kimse yoktu aslında. "O kadar çok kişi var ki," dedim, kelimeleri seçmekte zorlanarak, "hangisini saysam bilemiyorum. Ama bir isim verebilirim: Hamza Saraçoğlu. Kendisi dedem olur."

Ağzımdaki kanı yere tükürdüm, bedenimden sızan kanlar ayaklarımın dibinde küçük bir gölet oluşturuyordu. Tekrar ona baktım. Sandalyeye yaslanmış, bir bacağını diğerinin üzerine atmış, rahat bir şekilde oturuyordu tipsiz herif.

"Gelelim senin soruna," dedi, nefesim giderek zayıflıyordu. "İnsanlara işkence ederek öldürürüm. Bunu dedemden öğrendim, senin gibi diyelim." Dedi.

Onunla benzer bir yönüm olması mide bulandırıcıydı. Ne o ne ben normal bir şekilde büyüyen çocuklar değildik; bizi birileri bu hale getirmişti. Uykum geliyordu, ama biliyordum bu uyku değildi, ölüm yaklaşıyordu. Acı bir şekilde kıkırdadım.

"Ölmekten korkmuyorum Asır," dedim, sesim artık bir fısıltıdan farksızdı. "Asırcık, defalarca intihar ettim. Ama bir türlü başarılı olamadım. Demek ki ölümüm senin ellerinden olacakmış. Ölürsem, en azından mezarıma çiçek ek. Ailenin mezarı benim sayemde rengarenk çiçeklerle kaplı."

Hırıltılı nefesler alıp vermeye başladım. Asrın'nın yüzündeki ifade değişti, belki de ilk kez bir duygu belirtisi gösterdi.

"Neden?" diye sordu, sesi merakla doluydu. "Neden bu kadar çok intihar girişiminde bulundun?"

Gözlerimi tavana diktim, cevabı orada arıyormuşum gibi. "Çünkü yaşamak acı veriyor," dedim sonunda. "Her nefes, her an... Hepsi bir işkence. Ama görüyorsun işte, ölüm bile beni istemiyor."

HazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin