8. Bölüm

8.2K 442 33
                                    

Bölüm düzenlendi ✓

Wattpad beni atıp duruyor sinir krizi geçirmeme az kaldı.

Bölümü atıp kaçıyorum bu bölümde anlatmak yada hissettirmek istediğim duyguları umarım anlarsınız.

Her oy yeni bir bölüm demek bu yüzden oy atmayı unutmayın
Keyifli okumalar.
『♡』

"Artık hiçbir şey hissetmeyecek kadar çok şey hissettim."

Fernando Pessoa

Bölüm 8; Zehirlenme olayı
Hazar Saraçoğlu


Bu evde yaşamaya başlayalı henüz bir hafta olmuştu. Abiler tayfası ve ikizler Erdeniz ile aramızda sürekli laf atışmaları sürüp gidiyordu. İğneleyici sözler ve alaycı bakışlar, sanki evin havasında asılı kalıyordu. Ama Eren... Eren farklıydı. Onunla aram oldukça iyiydi ve belki de ona karşı hafif bir sevgi beslemeye başlamıştım. Anne ve baba figürleri ise tam bir felaketti. Onlar hakkında konuşmak bile istemiyordum; aramızdaki uçurumlar kelimelere sığmayacak kadar derindi.

Evin koridorlarında yankılanan sesler, atışmaların gerginliği ve Eren’in varlığının verdiği küçük teselli, bir hafta gibi kısa bir süre içinde bile karmaşık duygular yumağına dönüşmüştü. Yaşam burada devam ediyordu ama kalbimdeki çatışmaların yankısı, evin dört duvarını aşarak tüm benliğimi sarıyordu.

Elim iyileşmişti ama hala kullanamıyordum. Bugün büyük gündü. Onların bana yakınlık göstermelerini değil, acımalarını istiyordum. Çünkü o piç herifler, başkalarının acılarından besleniyorlardı. Akşam yemeğine inmem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp odadan çıktım.

Koridorlarda yankılanan ayak seslerim, içimdeki huzursuzluğun bir yansımasıydı. Yemek odasının kapısını araladığımda, içerdeki sohbetin bir anda kesildiğini hissettim. Boş bir sandalye bulup sessizce oturdum. Gözler üzerimdeydi ama kimse bir şey söylemiyordu. Masanın etrafında oturanların bakışları, sanki ellerimin işlevsizliğini daha da belirgin kılmak için birleşmişti.

Kendimi o an, bir tiyatro sahnesinde hissettim. Herkesin gözleri üzerimde, acımamı izliyorlardı. Onların istediği de buydu zaten; başkalarının zayıflıklarından güç almak. İçimdeki öfkeyi bastırarak, yüzüme zoraki bir ifade yerleştirdim. Bu oyunda acı çeken ben olsam da, seyircilerin istediklerini vermek zorundaydım. Yemek tabağıma uzanırken, elim titredi. Onların zafer dolu bakışları altında, bu zayıflığımı kabullenmek zorunda kalmak canımı acıtıyordu.

Yemeği sessiz ve sakin bir şekilde yiyordum. Her lokmada, sofranın etrafındaki gerginliği iliklerime kadar hissediyordum. Suyumu yudumlarken, aniden Eren'in öksürmeye başladığını duydum. Kaşlarım çatıldı, endişe ve şaşkınlık karışımı bir hisle ona baktım. Ne oluyordu?

Eren'in yüzü hızla kıpkırmızıya dönüyordu, gözleri panikle açılmıştı. O an odadaki herkesin dikkatini çekti ve bir anda hepimiz yerimizden fırladık. Etrafta bir kargaşa başladı; sandalye sesleri, telaşlı adımlar ve endişeli fısıltılar birbirine karışıyordu.

Ona yardım etmeye çalışırken, içimdeki korku ve çaresizlik büyüyordu. Kalbim göğsümde çarpıyor, zihnimden bin bir olasılık geçiyordu. Eren’in gözlerindeki panik ve boğulma hissi, herkesin üzerine bir gölge gibi çökmüştü. Herkesin bir şeyler yapmaya çalıştığı ama ne yapacağını bilemediği o an, sonsuz gibi geliyordu.

HazarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin