Bölüm 15 - Kardeşlik

662 31 53
                                    

Bakışlarını odakladı, rengarenk misketlerin tam ortasında duran maviye. Gözlerini kıstı, elindeki bilyeyi parmaklarının ucuna konumlandırdı. Bugün hava ondan yanaydı, rüzgar esmiyordu, hatta yaprak kımıldamıyordu. Buna rağmen sanki havanın her zerresi buz tutmuştu.

Ama şaşırmıyordu artık. Gönül Dağı'nın eteğiydi burası... Buranın soğuğu da başkaydı, sıcağı da.

Tek gözünü kapatarak dilinin ucunu ısırdı istemsizce. Buz tutmak üzere olan parmaklarını çevik bir hamleyle hareket ettirerek, bir anda misketi fırlattı parmaklarının arasından. Küçük bilye havada yuvarlanarak, yerde dizili olan misketlerden koyu kahverengi desenli olana çarptı. Bilyeler sırayla dağılırken, öfkeyle doğruldu çocuk yerinde.

"Of ya!"

Gene tutturamamıştı. Olmuyordu. Ya sağından vuruyordu mavi misketin, ya da solundan. Bir türlü ona denk getiremiyordu.

Sert, kızgın adımlarla yürüdü bilyelerine doğru. Karşılarında durdu, kollarını göğsünde kavuşturarak dik dik baktı onlara; ordusunu azarlayan bir komutan edasıyla.

"Niye vuramıyorum ben seni?" dedi sinirle. Mavi miskete hitap ediyordu. "Mete hangisini istese vurabiliyor. Ben niye yapamıyorum?"

Hırçınlıkla savurdu ayağını bilyelerine. Birkaçı hareket edip çil yavrusu gibi dağıldı; mavi olan hariç.

"Aaa!" dedi çocuk sinirle. "Ben de babam gibi yenilirim bak öfkeme!"

"Babam mı dedi birileri?"

Hızla arkasını döndü çocuk. Açık olan bahçe kapısından içeri giren iki kişiyi gördüğü anda yüzü sevinçle aydınlandı ve kollarını kaldırarak koştu.

"Babaaaa!"

"Aslanım!" diye güldü Veysel tek dizinin üstüne çökerken. Kollarını sıkı sıkı sardı çocuk babasına.

"Hoşgeldin." Aniden tripli çıkan sesi üzerine Veysel kendini ondan ayırıp kaşlarını çattı.

"Hayırdır, n'oldu?"

"Geç geldin." dedi çocuk küskün küskün. "Hani erken gelecektin bugün?"

"Hee, doğru..." diye başını kaşıdı Veysel. Ama sonra yüzünü buruşturdu. "Hepsi senin bu dohtor amcanın suçu biliyon mu? Lafa tuttu beni kaportacıda on saat."

"Allah Allah?" Bu sefer babasının yanında ayakta duran kişiye bakmak için başını kaldırdı çocuk. Kenan kaşlarını kaldırmış, dik dik bakıyordu kardeşine. "Ben mi lafa tuttum? Zorla oturtup çay koyan sen değil miydin?"

"Karıştırma orasını şimdi ya!"

"Amcaaa!" Çocuk bu sefer babasının kollarından ayrılıp hevesle Kenan'a yürüdü; Kenan da anında eğilerek sarıldı ona.

"Yusuf'um? N'aber?" dedi gülerek. Sonra sahte bir küskünlükle ekledi: "Babanı görünce beni unuttun tabii."

"Yok artık, unutuversin bir zahmet." diye terslendi Veysel, ayağa kalkarken. "Babasıyım ben hatırlarsan."

"Ben de baba yarısıyım." diye omuz silkti Kenan. Veysel gülmeden edemedi.

"Allah aşkına Hüseyin amcama bağlama bak, hiç çekemem şu an."

Amcasından ayrılan Yusuf, kaşlarını çatarak ikiliye baktı. "Ne konuşuyorsunuz, ben hiçbir şey anlamadım."

"Ben anlatırım sana paşam merak etme." diye göz kırptı Kenan. Sonra ayağa kalktı, Yusuf'un elini tuttu. "Ee, neye kızıyordun öyle biz gelirken?"

"Misketlere." dedi Yusuf küskün küskün.

"Misketlere mi?"

"Hee. Misketlere kızılmaz diye bir ku-"

VeyKen - One Shots (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin