Bölüm 18 - Çaresizlik

493 32 16
                                    

İnsan, tarihin tekerrüründe ezilip giden aciz bir varlıkmış. Ben bunu ilk ne zaman anladım bilmiyorum... Ama unutamadığım bir şey varsa, o da bir kez daha tekrar edeceğinden habersiz yaşadığım o 3 aydı.

Annem Barış'ı bana emanet etmişti gözkulak olmam için. Barış da dahil kimsenin beni istemediği arkadaş grubu sokağın bir köşesinde futbol oynarken, ben de uzakta bir yerde onları izlemekle yetinmiştim, her zaman olduğu gibi. Sonra bir saniye... Sadece bir saniyeliğine, top Barış'ın elinden kayıp sokağın ortasına kaçtı. Başımı kaldırıp topun peşinden koşan Barış'ı gördüğümü hatırlıyorum... Ve üstüne son hızla gelen, fren yapamayan o arabayı.

Oturduğum yerden nasıl kalktım, nasıl Barış'ın üstüne koştum bilmiyorum. O arabanın bana nasıl çarptığını da bilmediğim gibi. Gözümü hastanede açtığımda, doktorun bana acıyan bakışlarıyla karşılaşmıştım. Çocuklarının başında beklemek yerine kafeteryada oturmayı tercih eden ailemi haber verdi önce. Sonra da hayati tehlikemin olmadığını; ama bacağımdaki kırıklar yüzünden en az 3 ay ayağa kalkamayacağımı...

O an bir yanım sevinçten havalara uçtu. Çünkü hala çocuk olan, hala bazı şeyleri kabullenemeyen o yanım; annemle babamın 3 ay boyunca yanımda olacağını zannetti. Ve beni yine eskisi gibi seveceklerini... Tek sevgi gösterilerinin bir saç okşamadan ibaret olmayacağını.

Şimdi olsa, şimdi yapabilsem bağırırdım, haykırırdım o çocuğa. Gerçekleri kabullensin diye; çünkü kabulleniş yaksa bile geleceğin can acısını önlerdi. Umutlarını bir bir söndürmezdi o çocuğun. Ama söndü... 3 ay boyunca, annem yemek getirmek dışında yanıma gelmeyince, babam iyi geceler dilemek hariç odama uğramayınca, o umutlar bir bir kırıldı. Her gün, teker teker... Ve geriye koca bir hayal kırıklığı, boğazımda yutkunamadığım o koca yumru kaldı.

Ben Kenan. Doktor Kenan.

Veysel'in abisi Kenan.

Hayatımda çaresizliği iliklerime kadar yaşadığım ilk an, sevdiğim kadının kalbinin durduğu o ameliyattı. Ama çaresizliğin ne olduğunu ben şimdi anladım. Veysel'i geri döndürmek için çabaladığım onca dakikadan sonra pes ettiğimde anladım. Herkes Veysel'in yaşadığına şükrederken, ben tarihin tekerrür korkusuyla, içimde söyleyemediklerimle yandığımda anladım.

Ben çaresizlik neymiş; kardeşimi bir hastane koridorunda, hissedemediği bacaklarına vurup acıyla haykırırken gördüğümde anladım.

Cemile'nin uzattığı kaşık, saniyeler sonra gerisingeri tabağa döndü. Günlerdir olduğu gibi... Kadının umutsuz bakışları, Veysel'in ifadesiz yüzünde gezdi. Cankuşunun başı pencere tarafına dönüktü, gözlerini oraya sabitlemişti. Duyduğu hiçbir sese, hiçbir cümleye tepki vermiyordu Veysel. Sanki kendini dünyadan soyutlamıştı.

"Veysel'im, cankuşum..." Cemile'nin sesi titredi. "Yapma böyle n'olur... Bak daha yeni toparladın, güçten düşecen... Birkaç lokma ye en azından ha, olmaz mı?"

Bekledi, ama cevap gelmedi. İç geçiren Cemile ayağa kalktı, tepsiyi komodine koyduktan sonra elinin tersiyle yüzünde birikmiş gözyaşlarını hızlıca sildi. Arkasını döndüğünde, kapıdaki kişiyi gördü ve duraksadı.

Kenan elleri cebinde, bedenini kapının kenarına yaslamış; kardeşine bakıyordu. Gözlerindeki hüznü ifade etmeye kelimeler yetmezdi; acıma yoktu bakışlarında, sadece acı vardı. Odanın içine birkaç adım attıktan sonra Cemile'ye döndü.

"Bizi biraz yalnız bırakabilir misin?" dedi usulca. Cemile hızla başını salladı.

"Tabii abi."

Veysel'e son kez baktıktan sonra ağlamamak için verdiği çabayla odadan dışarı çıktı Cemile. Kenan sessizce ilerledi, yatağın etrafından dolaşıp kenardaki koltuğa oturdu. Veysel'in yüzüne baktı, ama kardeşi başka bir alemdeydi sanki. Kim bilir, Kenan'ın varlığının bile farkında olmayabilirdi.

VeyKen - One Shots (Gönül Dağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin