2-Kırık Pencere

2.5K 148 5
                                    

Dakikalar geçmek bilmezken kendimi sessizlikte kaybolmuş bir şekilde buldum. Çok konuşmayan bir tip olduğum için konuşma başlatmak istemiyordum ancak sessizlik bitmeyecek gibiydi. Kafamı geriye doğru yasladım ve gözlerimi kapattım. Karanlık yerleri sevmezdim. Korktuğumdan falan değil, yalnız hissettirdiğinden. Aslında hep kendi başımaydım, hayatıma dair hatırladığım her anıda kendimi kendimle buluyordum ancak karanlıkta olmak bu duyguyu kemiklerime kadar hissettiriyordu. Etrafımı göremediğim her an sadece ben ve düşüncelerim baş başa kalıyorduk. Sonsuza kadar böyle kalacakmışım gibi hissettiriyordu karanlık, yalnız.

Ben sıkıntıdan kafamı eğmiş parmaklarımla oynarken, genelde bunu hep yapardım, karşıdan bana çarpan delici bakışları yeni fark etmiştim. Kafamı yavaşça kaldırdım ve göz göze geldik. İnsanlarla göz göze gelmek hep beni rahatsız etmiştir. Kaşlarımı çattım, ne istiyordu bu?

"Gerçekten aynı sınıfta mıyız?" dedi sırıtarak. Konuşma başlatmak için söylemişti tabi ki de.

"İnanmak istemiyorsan inanma." dedim bakışlarımı gözlerinden çekerek. 

Sessizlik.

"Dersin bitmesine daha var." dedi sıkıntılı bir ses tonuyla.

"Kapı kilitli, pencere de sıkışmış. Camı kıralım diyorum kırmıyorsun. Yapacak bir şey yok." dedim sıkıntıyla. Üzerimdeki kapüşonlunun fermuarını indirdim, etraf iyice sıcak olmaya başlamıştı. Karşımdakinin de sıcakladığını boynundaki boncuk boncuk ter damlalarından anlamıştım. 

"Burada ne işin vardıysa artık. Tıkıldık kaldık senin yüzünden." diye söylendim, kafamı kaldırdığımda çatılan kaşlarını gördüğümde aslında düşündüğüm şeyi sesli söylediğimi fark edip içimden bir siktir çektim.

"Bak kardeşim, millet kavga ederken kenarda saklanan sendin. Tek çıkış yolumu kapatan da sendin, şimdi de gelmiş bana pişkin pişkin hesap soruyorsun." dedi dişlerini sıkarak. Çenemi kapattım, şimdi damarına basıp dayak yemek istemiyordum. Haklı olan tabi ki de bendim.

Sıcağa daha fazla dayanamayıp kapüşonlu ceketi çıkardım ve içimdeki siyah kısa kolluyla kaldım. Ona çaktırmadan baktığımda o da rahatsız olmuş gibi duruyordu ki bacağını sektirmeye başladığını fark ettim. Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktığımda o da kafasını kaldırmış bana bakıyordu.

Pencereye yaklaşıp gelen loş ışığa baktım, camlar çok kirliydi ve neredeyse dışarısı görünmüyordu. Saçlarımı geriye yatırdım, iyice uzamışlardı. Bir tokam olsaydı şu an toplayabilirdim bile. Saçlarımı önceden katlı bir şekilde tıraş etmeye çalışmıştım, batırınca da bir daha kesmeyi denememiştim. O zamandan beridir bu siyah saçlar kaderine bırakılmıştı. Katlı olduğundan en uzun tutamı omzumu çoktan geçmişti. Pencerenin arasından gelen ufak hava sızıntısıyla soğumaya çalışırken arkamda belirivermişti.

Arkamı döndüğümde bana değil de pencereden dışarı birisine baktığını fark etmiştim. Kaşlarını çatmış, sinirden çenesi kasılmıştı. Pencereyle arasında kalmıştım ve iyice terlemeye başlamıştım. Ben aralarından çekilmeye çalışırken bir eli ile omzumu tuttu. 'Hayırdır?' dercesine kaşlarımı kaldırdım.

"Al tokayı." diye bileğini uzattı. Bileğinde koyu kırmızı bir toka vardı. Ondan beklemediğim bu nezaketle şaşırmıştım, soğuk sıcak mı oynuyorduk? Hem bu çocukta bu toka ne geziyordu, saç fetişi falan mı vardı? Hayır saçları uzun da değildi. Ancak o kadar sıcaklamıştım ki düşünmeden bileğini kavrayıp tokayı çektim. Onun gibi bir genç için zarif ellere sahipti. Ben daha nasırlı ve kalın parmaklar beklerken, ince ve uzun parmakları vardı. Tabi elleri hala benimkine kıyasla büyüktü, azıcık. 

Kenara çekilip beceriksiz bir şekilde saçımı toplamaya çalıştım. Daha önce saç toplamamıştım ki amınakoyayım, eve gider gitmez kestirecektim bu saçları. Demir, kafasını penceredeki görüntüden çekmemişti. Ben de pencereye döndüm.

Bulanık olsa da durumu biraz anlayabilmiştim. İlayda'nın sesi ince ve yumuşaktı, o yüzden sesten ayırt edebilmiştim. Ancak bulanık görüntüde tek İlayda yoktu,  onunla gereğinden fazla yakın bir pozisyonda duran sarı saçlı ancak yüz hatlarını seçemediğim bir çocuk daha vardı. Olay tamamen göründüğü gibiydi, Demir aldatılıyordu. Demek ki okulun en karizması olsan da birisi tarafından terk edilebiliyormuşsun. 

"Orospu.." diye tısladı. Pekala, bu bayağı büyük bir hakaretti. İçi içini yiyordu ancak o, burada kilitli kaldığı için hiçbir tepki veremiyordu. Bayağı acı verici bir durum olsa gerek, diye düşündüm. Sinirle yerdeki bir kovayı tekmeledi ve saçlarını karıştırmaya başladı. Metal kovanın sesi ile dışarıdaki ikili şüphelenip olay yerinden ayrılmışlardı bile.

"Sikeyim böyle işi!" diye bağırdı ve yerdeki kovayı tekrar tekmeledi. Çekilmeseydim bacağıma yiyeceğim kova yüksek bir gürültüyle duvara çarptı. Şimdi gerçekten dayak yiyeceğimi düşünmeye başlamıştım, tek kelime etmiyordum. Ondan uzaklaşıp kapıya doğru ilerledim, odanın karanlık kısmında olan kapıya sırtımı yaslamıştım.

Ben yok olmayı dilerken bana döndü, üzerime doğru adımlamaya başladı. Hem sıcağın hem de stresin getirdiği uyuşukluk ile bir şeyler geveledim.

"Az sakin ol. Çıkalım buradan ondan sonra istediğin kişiyi döversin." dedim, ancak sesim fazla iddialı çıkmıştı. Siktir.

Yumruğunu omzumun üzerine doğru savurdu, eli duvarla buluşunca kaşlarını daha da çattı. Gereğinden fazla yakındık ve ben küçük dilimi yutabilirdim. Bacaklarımdaki kanların çekildiğin hissettiğimde tek istediğim camı kırıp kaçmaktı.

"Bak çocuk. İki dakika sus, zaten bütün işin içine sıçtın." Pekala bu kadarı da fazlaydı.

"Ben mi sıçtım? Sevgilim tarafından aldatılan ben değilim? Sikerler böyle işi kardeşim, ben gidiyorum!" ananı sikeyim Mert, bugün çok güzel bir dayak yiyeceksin. Hem de ruh hastasının teki tarafından. 

O ağzını açıp okkalı bir lafı bana geçirecekken duraksamasından faydalanıp aradan sıvışmıştım. Yerdeki kovayı cama doğru fırlatıp onun şaşkın bakışları eşliğinde yukarıya sıçrayıp camdan fırladım. Beden eğitimi derslerine girmeye tenezzül etmeyen benim için bu olay bayağı aksiyonluydu. Ceketimi geride bırakmanın pişmanlığı ile soğuk havanın suratıma çarpması birleşince titreyerek koşmaya başladım. Bugün derse girmesem daha iyi oldurdu sanki.

Okulun çıkışına geldiğimde yaptığım seçimler kafama dank etmişti. Okulda uzak durmam gereken tiplerden birisine bulaşmıştım. Ruh hastasıydı bu çocuk!



Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin