38- Koş

1.2K 96 37
                                    

Kendimi temizleyip üstümü değiştirdiğimde omzumdan büyük bir yükün kalktığını fark ettim. Siyah eşofman takımı üzerime tam olmuştu. Zaten bir nevi aynı giyiyorduk, sadece onun üstüne giydikleri bana bir beden büyük geliyordu ancak bu bir sorun değildi. Saçımı elimdeki havlu ile hunharca kuruturken mutfaktaki Demir ile göz göze geldik. Yemek yapabildiğini bilmiyordum. Bir kaşımı havaya kaldırıp bir süre kapıda dikildim.

"Zehirleme bizi." dedim yaptığı yemeği kastederek. Gıcık bir sırıtma takındı.

"İstersen yeme." benim açlıktan ölmek üzere olduğumu biliyordu. İstemeye istemeye Amerikan mutfağa ilerledim. Kenardaki taburelerden birine oturup aşçımıza baktım. Demir gibi bir hödüğün daha hangi gizli marifetlerini öğrenecektim acaba? Belki de ne olduğunu bilmediğim odada garip hobileriyle ilgileniyordu. Suratımı iğrenip büzdüm. İkimiz de sanki yarım saat önce yaşanan olay bizi hiç etkilememiş gibi davranıyorduk. Altı üstü koltukta birbirimizi somurduk canım ya, çok da şey değil.

Önüme mavi porselen tabakta soslu makarnayı koydu ve karşıma geçti. İkimiz de çıt çıkarmadan önümüzdekileri yemeye başladık. Sessizlik çok rahatsız etmişti beni, bir şeyler anlatsaydı bari. Onu umursamadan kendimi yemeğe gömdüğümde üzerimdeki bakışlarını ancak tabağı silip süpürdüğümde fark ettim. Açlıktan ölecektim amınakoyayım.

Dudağının bir ucu kıvrılmış bir şekilde çatalını batırdı. Bu sessizlik hayra alamet değildi. Üstümdeki bakışlarını siklemeden tabağı kaldırdım ve tezgaha koydum. O da arkamdan aynısını yaptı. Bulaşıklarla uğraşmak için fazla yorgundum çünkü. Yemeğin etkisiyle daha da mayışırken tam da beynimin en uyuşuk olduğu vaktini seçmişti konuşmak için, piç.

"Hoşuna gitti mi bari?" kollarını bağlayıp kendisini tezgaha yasladı.

"Makarna idare ederdi." teşekkür etmedim. İdare etmekten fazlasıydı, sosunu manyak iyi tutturmuştu çünkü.

"Ondan bahsetmiyordum." kafama diktiğim su bardağını boğulmamaya çalışarak tezgaha koydum. Ses çıkarmadım, alaycı bakışları sinirimi bozuyordu.

"Düzdüğün kızları da böyle somuruyorsan işin biraz zor." dedim ona alayla karşılık vererek. Öyle oynamak istiyorsan böyle cevap verirdim aslanım.

"Çok tecrübelisin galiba." her söylediğim lafa nasıl altta kalmadan cevap veriyordu aklım almıyordu. Uyuklamaktan görüşüm bulanıklaşmaya başlamıştı.

"Göstereyim sana tecrübeyi amınakoyduğum..." diye fısıldayıp onu tezgahla arama aldım. Alaylı sırıtışı genişlerken hala beni ciddiye almadığını hissediyordum. Uykunun sersemliğiyle kafamı boynuna götürdüğümde o da bu hamleyi beklememiş olmalıydı ki elleri havada kalmıştı. Açık kalan köprücük kemiğinden kulağına kadar götürdüğüm tahrik edici öpücüklerin sonunda boynuna gayet de belli olacak şekilde dişlerimi geçirdim.

"Mert, ananıs-" ısırmamın ardından o acıyla inlerken ağrısını bastırmak için dilimi gezdirdim diş izlerinin etrafında. Her öpüşümün etkisiyle sırıtmasının solduğunu hissediyordum. Bir elini tezgaha koymuştu, dengemi sağlamak için avcumu onun elinin üstüne bastırdım. Çenesine doğru dudaklarımı götürüp öpücüklerimi dudaklarının kenarında durdurdum. Kendimi geriye çektiğimde afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Dahasını beklediğini biliyordum. O, bunun için harekete geçtiğinde kendimi geriye çektim ve koltuğa ilerledim.

"Yatacağım ben." İçerisi oldukça sıcaktı, koltuk da yeterince yumuşak ve genişti. Koyu yeşil koltukta kıvrıldığımda o, anca kendisine gelebilmişti.

Ufak bir kahkaha işittim. "Delirteceksin beni." neredeyse fısıldamıştı. Görüşüm bulanmaya başladığında sabahına omzum tutulmuş olarak uyanmamayı diledim.

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin