39- Şah Mat

1.2K 96 46
                                    

"Ne zaman akıllanacaksın?" 

Yumruklarımı sıktım. Onlara kaçmayacağımı hissettirmek istercesine rahat bir ifade takınmaya çalıştım ancak saatlerdir yük taşımaktan ağrıyan kollarım hiç yardımcı olmuyordu. Babamın gözlerinin içine baktım.

"Sen çok mu akıllısın?" sırıttım. Düşünmeden söylediğim bu sözler karşımdaki yaşlı herifi delirtmişti. Ancak bana bir şey yapamazdı. Yani yapardı da, öldüremezdi. Bana ihtiyacı vardı. Olmasaydı neden peşime iki araba ile düşerdi ki? 

Yanındaki adamlara işaret vererek yerlerinde durmalarını söyledi. Derdini anlatsaydı da kaçsaydım buradan. Yeniyordum seni be adam, anla artık. Kendisi bana doğru bir iki adım attı. Aramızda bir metre vardı. Yeterince güçlü tükürürsem suratına gelebilirdi. Ama tükürmedim. Avuçlarımın içleri deli gibi kaşınıyordu.

"Senin bu küçük eğlencen... Yetişkin olduğunu sanmıştım, Süleyman AYDIN'ın oğlu olabileceğini düşünmüştüm. Demek ki annenin fedakarlığı yeterince adam edememiş seni."  

Fedakarlık mı? Annemin kendi canına kıymasına 'fedakarlık' mı demişti bu döl israfı? Onun için bu, sadece beni daha güçlü kılması gereken bir araç mıydı? Sinirle üstüne atlamamak için kendimi zor tuttum.

"Kızların nasıl? Karına selamımı iletirsin. Acaba ne boklar çevirdiğini biliyor mu senin minik ailen?" sen beni tehdit edersen ben de seni ederdim. 

Karşımdaki adam kimdi? Babam mıydı? Bir yabancı mıydı? Bir yabancı bile olamazdı, gözümde o kadar değeri bile yoktu.

Gözlerinin sinirle açıldığın gördüm. Hızla üzerime atıldı, yanağımda hissettiğim sert darbe ile kafamı çevirdim. Ancak bir adım dahi geri atmadım.  "Yumruğun bile yumuşamış, yıkılıyorsun Süleyman." dedim yere tükürürken. Sırıtmam genişlerken önümde çürüyen adama baktım. 

Ne kadar stresliydi! Arkasındaki iki araba dolusu adamı getirmişti, benden bu kadar mı korkuyordu? Eskiden gözümde kocaman bir canavar gibi büyüyen adama baktım. Tek bir hamlemle bitirebilirdim. Tek bir bıçak darbesi canını alabilirdi. Ancak ben daha acı verici bir seçim yapıyordum. Yavaş yavaş sömürüyordum onu, ilk önce parasını alacaktım. Hapse girecekti. Ailesine anlatacaktım yaptığı her şeyi bir bir. Sonra büyüyecektim, her ay onu ziyarete gidecektim. Onun güçsüzlüğünü her gördüğümde gülümsemem daha da büyüyecekti. Böyle işkence edecektim babama. Süleyman Aydın, bitecekti.

Yumruğundan hiç etkilenmemiş bir şekilde kaldırdım kafamı. "Ne istiyorsun şimdi?"

"O küçük arkadaşına söyle, boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın. Yetişkinlerin masasına oturmaya çalışırsan altından kalkamayacağın bir darbe yersin Mert." tok sesi kulağımda yankılandı. 'Küçük arkadaş' Mine miydi?

"Buraya geldiğini biliyorum o kızın. Sence seni bu adamların elinden alabilir mi?" sırıttı, pis sırıtışı bütün yüzünü kapladı. Mine'ye zarar mı verecekti? Buraya gelmesi için yemlemişti onu, siktir. Mine'ye haber vermem lazımdı, uzaklaşmalıydı.

"Şimdi şöyle yapacaksın. O küçük kız arkadaşınla konuşacaksın, suç duyurusunu geri çekecekler. Çekmeseniz bile sadece kulağımda küçük bir vızıltı olacaksınız, başınızda yetişkin bile yok."

Etrafa bakındım. Görünüşte hiçbir şey yoktu. Kapana mı kısılmıştım? Karşımdaki adama baktım, suratına ne kadar bakarsam o kadar sinirimi bozuyordu. Düşünmem lazımdı. Karşı koyarsam alıkonulabilirdim, bu kadar adamı boşuna getirmemişti. Fazla beklersem Mine'ye bir şey olabilirdi. Ancak günün sonunda ölmeyecektim, daha kötülerini de yaşamıştım. Bu daha hiçbir şeydi. Derin bir nefes verdim. Bir sonraki adımım her şeyi kökünden değiştirecekti.

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin