37- Korkak

1.4K 114 36
                                    

Arabadan indiğimizde üzerimdeki eteğin varlığını hatırladım. Kapüşonumu çekip eteğimin uçlarından tuttum. Çamur değsin istemiyordum. İronik. Yoldayken atlattığım şokun rahatlığı vardı üzerimde. Her yerim ağrıyordu, fena dayak yemiştim. Ancak sonuç olarak canlı çıkmıştım ve iki mislini ödetmiştim. Şimdiden babamın kulağına gitmiştir. Acaba karısı biliyor mudur? O 'zavallı' küçük kızları öğrenince nasıl tepki verir biricik babalarına? Acımasızlık yapıyordum şu anda. Onlar belki de benim varlığımı bile bilmiyorlardı.

Mine şişmiş gözleriyle bana bol ağlamalı bir veda etti. Böyle ağlarken arabayı düzgün kullanır mı onu bile bilmiyordum. Kafamı eğip selam verdim ve ilerledi. O sırada yanımdaki put gibi duran Demir'i yeni fark etmiştim. Gözlerinin üzerimde gezindiğini hissediyordum. Aklı başına yeni gelmişti belki de, kafasına yediği sopa yaramıştı. Sinirle dilimi cıklattım.

"Götüne direk girmiş gibi durmasana. Aç kapıyı." dedim sevimsizce. Apartman derken 'normal bir apartman' olduğunu düşünmüştüm. Sonuçta benim evim de bir apartman dairesiydi. Ancak ışıltılı asansörden çıktığımızda her katta iki daire olduğunu ve dairelerin de bu kadar kocaman olduğunu düşünmemiştim. Kapıya şifreyi girip içeri geçtiğimizde ışıkları açmasıyla bir süre gözümü kıstım. Fazla 'parlaktı'. Suratımı büzüp kendime gelmeye çalıştım. İçeriye girince büyük bir salon karşılıyordu beni. Sağda ise Amerikan bir mutfak vardı. Üç tane kapalı kapı vardı. İkisinin lavabo ve yatak odası olduğunu düşünüyordum. Üçüncü odanın ne olduğu ise hala bir sırdı. Ayakkabılarımı çıkarıp kenardaki dolaba yerleştirdim.

Bütün bunlar olurken Demir'in tek bir kelime dememiş olması sinirlerimi hoplatıyordu. İkimiz de çok yorulmuş olmalıydık ki kendimizi koltuklara adeta fırlattık. O sırada gözümün ucuyla onu izledim. Bayağı fena yaralanmış olmalıydı. Ensesine yediği sopanın acısını ben bile hissetmiştim. Koltuğa kendisini yaymış, kafasını geriye yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Bir şeyleri zihninde düzene sokmaya çalışıyor gibiydi, düşünüyordu. Yavaş ve derin soluyordu. Gözüm belki de Eren şerefsizin neden olduğu yaralarda gezindi. Dudağının yırtılan kısmında gezdirdim gözlerimi. Kanı silmemişti, belki de hissetmiyordu. Şu an tipi benden daha ölü duruyordu. Belki de sorumluluk hissetmemem gerekiyordu ancak kendimi tutamadım.

"Pansuman için çantan falan var mı?" sesimin isteksiz çıkmasına önem verdim. Gözlerini açıp bana çevirdi, bir süre düşündü.

"Lavaboda olacaktı sanki." konuşurken dudaklarının ucu hafifçe kıvrılmıştı. Kendine gelmeye başlıyordu sanırsam.

O lavabodan çantayı getirirken saçlarımı geriye attım. Bomboktum, kirli hissediyordum. Beklerken elim istemeden boğazıma gitti. Kolyeyi arabada bir yere atmıştım. Pantolonum ve diğer eşyalarım hep arabadaydı. Umarım Mine iyidir, yıkılmış duruyordu. Belki de çok mahçup olmuştu bunlara sebep olduğunu düşünüp. Ancak öyle değildi, bu planı başta borcumu ödemek için kabul etmiştim. Ancak işler babamı da kapsayınca gözüm dönmüştü. Hırs gözümü kör etmişti, Eren'in boğazına sanki babamın boğazına saldırır gibi saldırmıştım. Eskiden üzüldüğüm olaylar şimdi öfkem olmuştu. Gittikçe kontrolü kaybediyor gibiydim. Boğazımı ovalayıp kafamı geriye yatırdım. Ben gözlerimi kapayıp ağrılarımı dindirmeye çalışırken yanımda Demir'in boğazını temizlemesiyle dikleştim. Tamamen unutmuştum.

Çantayı koltuğa bırakıp oturdu. Fermuarı açmaya yeltendim, yeşil bir çantaydı işte. Ancak içinden çıkanlarla bir süre duraksadım. Pekala, pamuk ve ağrı kesiciler normaldi ancak hangi manyak acil yardım çantasına kondom koyardı ki? Yutkunup kondomları masaya koydum, şu an en son ilgilendiğim şey Demir'in burada ne boklar yediğiydi. Ben hızla pamuğu ve batikonu elime aldığımda kenarda duyduğum ufak kıkırdamayla kafamı çevirdim. Neye gülmüştü bu?

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin