40- Tuna Arslan

821 71 35
                                    

Kafeye geçtiğimizde Mine, bizim ilişkimizi sanki bizden daha çok kabullenmiş gibiydi. Üçümüz de üçgen şeklinde sessizce içeceklerimizin gelmesini bekliyorduk. Sağ çaprazımda Demir, yüzündeki komik ifadeyle Mine'ye bakıyordu. Mine ise gülümsemesini saklamaya çalışıyordu. Ben ise hala benim yaşlı bunağın ona yumruk attığımda büzülen suratını hayal edip kendimi rahatlatıyordum. İçecekler geldiğinde Mine tuttuğu kahkahayı serbest bıraktı. Kendisini tutmaya çalışıyordu ancak her tutuşunda boğazından domuz gibi bir hırıltı çıkıyordu. Demir, elindeki sıcak çikolata ile ona kaşlarını çatmış bakıyordu. Ben ise kendimi tutamadım ve onun bu tepkisine sırıtmaya başladık. Her şey çok absürttü. Belki de Mine'nin bu durumu ben anlatmadan öğrenmesi daha işime gelmişti.

Kahkahaları atlattığımızda asıl işleri konuşmaya başladık.

"Baban... Eren'i çıkarmaya çalışıyor. Gözaltındaydı." bunu duymamla kaşlarımı çattım, elimi istemsizce yumruk yaptım.

"Ama merak etme. Elimizdeki kanıtlar gayet de yeterli. Tek sıkıntı, büyük balığı bulmalıyız." ne demekti bu?

"Ne?" dedim anlamamış gibi.

"Büyük bir iş adamının güçlü yoldaşları olduğu gibi güçlü düşmanları da yok mudur? Büyük balık, küçük balığı yutar. Baban güçsüzleşiyor, gidip arkadaşlarına ağlaması an meselesi. Hızlı olmalıyız."

Süleyman, 'Başınızda bir yetişkin bile yok' derken bunu kast etmişti demek ki. "Çözemez miyiz peki, Mine tanıdığı-"

"Mine'ye gerek yok." kafam Demir'e döndü. Suratında bir kaç dakika önceki komik ifade yerine ciddi bir ifade vardı. Bu ifadeyi takındığında onun aslında düşündüğümüzden daha güçlü birisi olduğunu hatırlıyordum.

"Birisi bize yardımcı olabilir." Mine ilk defa bu kadar kafası karışmış duruyordu. Demir kendi babasından bahsediyor olamazdı değil mi? O sırada aklımda büyük bir isim parladı. Abisinden bahsediyordu. Tuna Arslan.

Holdingde babasından daha aktifti ve üstüne üstlük onların şirketleri babamla rakip şirketlerdi. Bu konunun derinine inemeden Mine son ses çalan telefonuyla adeta sıçradı. Ekrandaki isme gözümün ucu ile baktım, Esma. Bize başıyla işaret verip dışarıya fırladı. Çok da önemli olmasa gerek, diye düşündüm. Yakınlardı nasıl olsa. Elimdeki dibi kalmış Americanoyu sallarken yüzümü ekşittim. Bitmek üzereydi, o orospu çocuğu hapse girdiğinde ona temiz don götürmelerini bile önleyecektim.

"Mert." yanımdan gelen sesle kendimi daldığım bardaktan uzaklaştırdım. Kafayı yiyordum, bu mesele aklımda o kadar büyük bir yer edinmişti ki...

"Efendim..." bir şey söylemek istediğini ancak gururuna yediremediğini görebiliyordum. "Çıkar ağzındaki baklayı." bu zamana kadar hep benim sorunlarımla ilgilenmiştik. Teknik olarak başıma bütün sorunları o açmıştı ancak şu an konu bu değildi. Şimdi onu dinlemek istiyordum, benim hakkımda düşündüğümden fazla şey bilen bu herifi iyice tanımalıydım.

"Holding'e gideceğim."

"Ben de geleyim mi?" Gelmemi istiyordu işte. "Abinle aran o kadar kötü mü?" lafı dolandırmayı hiç beceremezdim zaten, alttan almak Demir'e işlemiyordu çünkü.

Derin nefes verdi. Bunu sormamı istemişti. "Evet. Sanırım, yani- Siktir..." eski defterleri açmak canını sıkmıştı. Zayıf yerinden vurmuştum demek ki. Ona doğru eğildim, bir yandan da elimde tuttuğum karton bardakla oynuyordum. "Dökül." dedim. Yumuşak davranınca geveliyordu çünkü. Sessizce sırıttı, bu hareketim kendine getirmişti onu.

"Annemi başka bir adamla bastığımda ilk ona gittim." Hop, bir dakika, ne? Ona kaşlarımı çatarak baktım. Bu kadar hızlı gireceğini düşünmüyordum konuya. "Babam, anneme deliler gibi aşıktı. Hayatını ona adamıştı. Sert adamdı, evet. Annem farklıydı onun için. Hayatında en değer verdiği şirketi bile onun için tehlikeye attı. Annemi böyle bir ilişkide yakalayınca kaçtım, direkt Tuna'ya gittim. Babam beni çok sevmez, abimi daha çok sever. O yüzden benden duyarsa yine kötü ben olurum diye düşündüm." çenesi kasıldı. "Bana ne dedi biliyor musun? 'Yapma.'"

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin