18- Tehlike

1.3K 101 12
                                    

Mine'ye geçiştirmek için söylediğim bir iki laf işe yaramamıştı. Ancak zamanımız yoktu, arabayı daha önce önünden bile geçmediğim ışıltılı sokakların aralarına sürdü. Görkemli bina önümüzde ışıldarken arabayı dikkat çekmeyen ancak açık bir alana park etti. Mine'nin gözlerine baktım, hırsla doluydu.

"Bol şans." dedi sırıtarak. Ben inerken kolumu tuttu ve elime bir kart uzattı. Üzerinde bir şirket ismi yazıyordu, ancak bu şirket Mine'nin ailesine ait değildi. "Bu ne? Daha doğrusu nereden buldun?"

"İçeri girmeni sağlayacak, başka kimseye gösterme. Nereden bulduğuma gelirsek...." gözünü kırptı. Kesinlikle çalmıştı. Kafamı sallayıp arabadan indim, etrafı iyice inceleyerek görkemli kapıya ulaştığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Bu ortamlara aşina olmadığım uzaktan belli olmamalıydı. İçeri alınmak için kenardaki uzun sıraya girmedim, normal insanlar oraya girerdi değil mi? Ancak ben sıradan bir insan değildim. Burnum havada bir şekilde ilerledim ve kapının diğer tarafında duran korumaya yaklaştım. Adam 'dev' kelimesinin vücut bulmuş haliydi. Onun yanında küçük bir lise çocuğu olduğumu iliklerime kadar hissediyordum. İç cebimden Mine'nin bana verdiği kartı çıkardım. Adamın karta uzun süre bakmasıyla yanlış bir şey yaptığımı düşünmeye başladım. Neden bu kadar uzun bakmıştı? Hemen yakalanmış olamazdım değil mi? Acaba reşit olmadığımı mı anlamıştı? Bence anlayamazdı zaten sadece bir sene vardı!

"İsminiz?" sıçtım. Bozuntuya vermeden sırıttım, Mine böyle bir şey söylememişti ki amınakoyayım! O sırada aklıma dahiyane bir plan geldi.

"Demir Arslan" dedim otuz iki diş sırıtarak. Belki de ilk kez işe yaramıştı bu çocuk. Adamın kaşları havalandı. Eliyle içeriyi göstererek bana yolu açtı. "Buyrun, hoşgeldiniz." İçeri girmemle yüksek müzik yankılanmaya başlamıştı. Derin bir nefes verdim, çok da kötü değildi. İçeri girebilmiştim sonuçta değil mi? Ellerimi deri ceketin ceplerine sokarak ilerlemeye başladım. Büyük bir salonda bir sürü insan DJ'e dönük bir şekilde dans ediyordu. Aradığım şeyleri kesinlikle burada bulamazdım. Kalabalığa girmemeye çalışarak ilerledim. Arada bir yabancı kaçmamak için kafamı ritimle sallıyordum. Ne yaptığım hakkıma tek bir fikrim bile yokken kenardaki L şeklinde olan kırmızı koltuklar dikkatimi çekti, kesinlikle özel müşteriler için ayrılmış bir yerdi. Bu mekan tek kelimeyle devasaydı. İçimdeki ses her ne kadar 'uzak dur' diye bağırsa da bu kez onu dinlemedim. Kenarda oturan insan grubunun içine daldım. Benim girdiğimi uzun bir süre sonra fark ettiler.

"Selam kardeşim. Sen kimdin?" dedi gözlüklü ve beyaz gömlekli olan. Sağ kolunun altında sarışın ve genç bir kız vardı. Benden en fazla on yaş büyük duruyorlardı. Aman ne güzel.

"Ben mi? Hatırlamadın mı lan beni? Geçen ay da buradaydım, sana ısmarlamıştım ya bir iki shot!" ağzımdan çıkan kelimelere ben bile şaşırırken karşımdaki kişi garip bir şekilde ikna olmuş gibiydi. Çevresindeki arkadaşlarına bakındı bir süre, sonra 'haa' diye ince bir ses çıkardı.

"Hatırladım ya! Şey değil miydi ismin..."

"Kutay."

"Hah, Kutay! Aslan kardeşim be!" ortam tekrardan eski hareketliliğine dönerken ben de kırmızı koltuğun boş bir kısmına yerleşmiştim. Koltuğa iyice yayılıp buraları biliyormuş gibi bir görüntü yaratmaya çalıştım. Arada bir konuşulanlardan bir kaç şey koparmaya çalıştım, neler yaptıklarını anlarsam konuşmaya ben de katılabilirdim.

Benimle konuşan kişinin ismi Eren Sağlam'dı. Sağ kolunun altındaki kız ise onun yeni manitasıymış arada bir oynaşıyorlardı. Eren'in babasının tanıdığının mekanı olduğundan buranın düzenlisiymiş bu grup. Etrafta ise bir sürü kız ve adını hatırlamadığım bir sürü erkek vardı. O sırada gözüm kızlardan birinin üzerinde gezindi. Suratı çok tanıdıktı, o sırada aklıma gelen isimle sırıttım. Esma... Bu kız Oğuz'un sevgilisiydi. Ancak buralarda Oğuz yoktu. Kenardaki koltukta bana kaçamak bakışlar atmaya başladığını o an fark ettim.

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin