6-Toka

2K 133 1
                                    

Kalan zamanımı bir şeyler okuyarak geçirmiştim ve sonunda bugün de bitmişti. Yapmam gereken şey durağa yürüyüp eve gitmek, rahatıma bakmaktı. Geçirdiğim bol dayaklı bol müzikli günün ardından bir banyo iyi gidebilirdi. Kirayı da ödemem lazımdı, bir ara para çekmeliydim.

Hala reşit olmamamla beraber yaklaşık 4 senedir tek başıma yaşıyorum, sayılır. 2 sene halamlarda kaldım, pek iyi şeyler olmadı. O sebeple büyük bir kavga sonunda kendim bir eve çıktım. 10. sınıfın başında, beş parasız, işsiz çocuğun tekiydim. Yazın düzgün bir iş buldum, eşek gibi çalıştım. Hala da çalışıyordum, hayat devam ediyor. Ölümün eşiğindeyken de devam etmişti, annemin mezarında sabahladığım günlerde de...  Ben düşüncelere dalmışken hava iyice soğumuştu, durağa da daha vardı. Aslında okulumuzun yakınlarında bir durak vardı ancak sadece belediye otobüsleri geçiyordu, benim de belediye kartım yoktu. Ara sokaklardaki kestirmelerden gitmeye karar verdim. Ben ince ve kıvrımlı sokaklardan geçerken arkamdan gelen motosikleti sezmemle duraksadım, kesinlikle birisi beni takip ediyordu. Böyle dar bir sokakta böyle pahalı bir motosikletin olması imkansızdı çünkü. Adımlarımı yavaşlattım, Oktay peşimi bırakmamış mıydı. Siktir siktir siktir. Dar bir dönemece saptım, motorun buradan geçmesine imkan yoktu. Adımlarımı hızlandırdım ve neredeyse koşmaya başladım. Arkama döndüğümde kaskı ile motorundan inmiş beni takip ediyordu. Tam gaz koşmaya başladım, o da koşmaya başladı. Çok koşmadığımdan kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Hayatımda kasklı bir katil tarafından kovalanmak da varmış diye düşündüm, canım hayatım. Daha fazla koşamayacağımı hissettiğimde dar sokakta sıkışıp kalmıştım, evler terk edilmiş gibiydi. Sırtımı duvara yaslayıp soluklandım, kasklı adam yanımda belirmişti.

"Ne istiyorsun amınakoyayım! Bi bitmediniz!" diye bağırdım. Kafayı yedirecekti bana, sabah dayağımı yemiştim daha ne istiyordu?

"Yedim dayağını, rahat bırak artık beni!" diye üstüne yürüdüm, yerinden kıpırdamamıştı. Ancak Oktay kadar iri değildi, onun köpeklerinden birisi miydi? Kaskını indirdi, saçları alnına yapışmıştı. Karşımdaki kişi Demir'di. Artık laflarımı sakınmadan söyleyecektim, bir kere dayak yemiştim tekrardan yemek umurumda değildi artık. Bana kaşlarını çatmış ancak bir yandan da endişeli bakıyordu. 

"Ne dayağı Mert?" dedi soğuk sesiyle.

"Ne dayağı mı?!" saçlarımı karıştırdım, kafayı yiyecektim "Oğlum sen şaka mısın?!" güldüm. Ancak o gayet ciddiydi, hiçbir fikrinin olmadığı belliydi.

"Kim yaptı sana bunu?" dedi sessizce.

"Bir dakika bir dakika.." ellerimi suratıma kapattım, fazla sinirlenmiştim. Kendime gelince konuşmaya devam ettim. "Oktay'ı sen yollamadın mı? Adam ağzıma sıçtı ulan!" Kantindeki tepkisi de o zaman tamamen bir yanlış anlaşılmaydı.

"Oktay mı yaptı?" dişlerini sıkmıştı. "Ne dedi?"

"Ne bileyim, birilerine şekil mi yapmışım ne.." derin derin nefesler alıp verdim "Şimdi diyorsun ki dayağı boşuna mı yedim!?" 

"Benim ismimi mi verdi?"

"Öyle bir şey.. Ben de bodrumda yaşanan olay yüzünden.." sesim sona doğru kesilmişti. Aptal gibi hissediyordum. Ortam sessizleşti.

"Şimdi sen de mi hesap soracaksın?" dedim diklenerek, kaşlarımı çattım.

"Neden sorayım sana hesap kardeşim?" dedi kaşlarından birisini kaldırarak.

"Beni gebertecektin lan orada! Camı kırdım ya hani, yarım kalmış işi bitirmeyecek misin?" dedim sinirle, saçmasalak bir oyun mu oynuyordu? Ben yerimde duramazken beni omuzlarımdan tuttu. Gözlerimin içine baktı.

"Ben seni dövmeyecektim Mert. Sadece sinirlenmiştim." kaşlarımı kaldırdım.

"Oğlum sen çift kişilikli falan mısın?" sırıttı.

"Senden bir şey istemeye geldim." dedi.

"Bunun için beni mi kovaladın?" dedim ona güvenmeyerek.

"Oğlum kaçmaya başladın, ne yapabilirdim?" kahkaha attı "Baktım uçarak gidiyorsun ben de peşinden koşmaya başladım işte."

'Komik mi orospu çocuğu?' demek istedim ama tuttum kendimi. "Ne istiyorsun?" dedim bıkkınlıkla.

"Toka." Kaşlarımı çattım, yok ya bu herif cidden hastaydı. Küçücük bir toka için buraya kadar mı gelmişti?

"Demir..." dedim sesimi kontrol etmeye çalışarak. "...sen hasta mısın? Küçücük toka için mi geldin o kadar?"

"Önemli işte kardeşim. İlayda'nın tokası." dedi. İlayda mı?! 

"Benim mevzum değil ama gerçekten tutamayacağım kendimi.. O kız seni aldatmadı mı?" dedim dişlerimi sıkarak. Zaten başından beri her şey o kızın  bodrumun önünde işleri kırıştırmasıyla olmuştu.

"Anlamıyorsun abicim." dedi sinirli bir sırıtışla "Her şey göründüğü gibi değildir." dedi. Ne planlıyordu bu o zaman?

"Neyse ne. Sana tokayı veriyorum ve bir daha konuşmuyoruz." dedim, bileğimi kaldırıp kırmızı tokayı çıkardım. Elimden tokayı aldı ve bileğine geçirdi. Suratını memnun bir ifade bürüdü.

"Hah unutmadan.." siyah sırt çantasından bir ceket çıkardı. Bana uzattı, elinden kapüşonlu ceketi çektim. O gün ceketi orada bıraktığımı tamamen unutmuştum, iyi ki almıştı. Ancak teşekkür etmeyi gururuma yediremedim.

Ağzını bir şey söylemek için araladığında onu konuşarak susturdum. "Bir daha ne sen ne de köpeklerin karşımda çıkmasın." dedim tehditkar bir ses tonu kullanmamaya çalışarak. Sonuçta yine de damarına basmamam gerekiyordu. Kaşlarını kaldırdı ve dalga geçerek sırıttı, belli ki hiç ciddiye almamıştı. Arkamı dönüp dar sokakta ilerledim, onu tek başına bıraktım.

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin