17- Olmadığım Birisi

1.3K 97 24
                                    

Mağazaya girdiğimizden beri oradan oraya yürüyen Mine'yi izlemeye yorulduğumdan bir süre sonra kırmızı ve kadife koltuklara oturmuştum. Burası benim önceden gördüğüm mağazalara benzemiyordu. İçeride az kişi vardı ve her şey çok parlaktı. Mine'nin bana seçeceği kıyafetlerden biraz korkmaya başlamıştım. Elinde kocaman bir sepet ve yanında birkaç yardımcıyla önümde beliriverdi.

"Şimdi kendini benim ellerime bırak." dedi korkunç bir sırıtmayla. Benim biraz geri çekildiğimi gören Mine boğazını temizledi. "O anlamda değil Mert, süsleyeceğim seni." başımı yavaşça salladım ve yutkundum. Bir anda onun süslemesi için bir bebeğe dönüştüğümü hissettim.

Yanıma oturdu ve beni gözleriyle süzdü. "İşe şöyle başlayacağız Mert. Orada yabancı kalmamanı istiyorum ancak aynı zamanda da dikkat çekici durmanı. Seni bayağı varlıklı göstermeye çalışacağız. Züppe gibi değil ama, çekici durmalısın ki kızlar yanına uçuşsun."

Ben tek kelime etmeye korkarken saçımı elleriyle sertçe geriye itti. Eli amma da ağırdı bu kızın. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Oha! Senin gözlerin yeşil miydi?"

"Bilmiyor muydun?"

"Bu güzel suratı saçlarının altına gizlersen çok yazık olur!" biraz düşündü. "Ancak kesmek de istemiyorum çünkü sana serseri bir hava katıyorlar. Birazcık üzerinde oynayabiliriz.." mırıldandı.

Bana 'ayağa kalk' diye işaret ettiğinde yavaşça kalktım. Bir süre gözleriyle beni baştan aşağıya süzdü, Mine sayesinde kızlardan daha da korkmaya başlamıştım.

"Mert, dik dur!" diyince bir anda kendimi dikleştirdim. Normalde zaten kambur durmazdım, kambur durmak sizi ezik ve özgüvensiz gösterirdi çünkü.

"Çok zayıf da değilmişsin, seni daha şey sanmıştım..." beni kırmamak için düzgün bir kelime düşündü "...zargana!"

Elini çenesine götürüp bir süre daha izledi beni. "Çok iyi özelliklerin var Mert. Tek gereken kişilik eklemek. Unutma, orada zengin ve egoist bir rol oynayacaksın. Her ne olursa olsun, moralin ne kadar bozulursa bozulsun asla bozuntuya verme! Anlarlar çünkü."

"İşe bedenini daha güzel gösterecek gömleklerle başlayalım! Sonra pahalı bir deri ceket, belki bir saat..." mırıldanmaya devam etti. "...acaba biraz daha erkek adam gibi değil de daha yavşak mı takılsak, sana daha çok uyar gibi."

"Çok sağol ya." dedim gözlerimi devirerek.

"Parmakların da mükemmel bir yüzük iyi gider, pantolonu siyah seçeriz ve bileğine deri bir bileklik ya da gümüş. Saçlarına da şekil veririz ve voila! Mükemmel oluverdin bile."

Sonraki geçen dakikalar tamamen rüya gibiydi çünkü bütün bu kıyafet seçme ve saç yapma beni çok yormuştu. En son deri bir koltukta saçıma sürülen binbir yağ ile uyukladığımı hatırlıyordum. Beni kendime getiren şey sıcak kahve kokusuydu. Gözlerim yavaş yavaş açılırken Mine, masaya oturmuş bana kahveyi uzatıyordu.

"Yordum seni biraz, kusura bakma." dedi.

"Sorun yok Mine. Asıl sen kusura bakma, uyukluyorum biraz."

"Çok iyi oldun ama. Kızlar var ya canlı canlı yiyecek seni!" diye ağzı sulana sulana ne olduğunu anlatırken kahvemden yudumladım. Hiç tanımadığım birine dönüşmüştüm resmen, şu sosyal medyada kaydırırken gördüğünüz heriflere. Ancak onlar gibi davranamadıktan sonra bomboş bir vazoydum. Kahve aniden uykumu açarken gözlerimi saçlarımda gezdirdim, diken diken değillerdi. Aksine daha sağlıklı görünüyorlardı. Suratıma renk gelmişti ve nasıl olduysa çenem daha sivri duruyordu. Kaşlarım daha düzgündü ve saçlarım suratımı kapatmıyordu. Dudağıma da bir şeyler sürülmüş olduğunu fark ettim, daha kırmızıydı. Göz torbalarım simsiyah değildi. Normalde makyaj yapmayı itici bulurdum, özellikle bir erkeğin makyaj yapmasını. Ancak şu an yüzüme yapılan işlem beni bir kıza benzetmemişti korktuğumun aksine. Sadece daha canlı durmamı sağlamıştı. Benim daha 'sağlıklı' versiyonum aynada adeta ışıldıyordu.

Giydiğim deri ceket ve siyah gömlek kaliteli duruyordu. Bunlar için Mine'ye tekrardan teşekkür etmeliydim. Bileğimdeki takılar ve kulağımdaki sahte piercingle aynada kendime ağzım açık bakıyordum. "Tam bir pezevenk olmuşum."

"Rica ederim." dedi otuz iki diş sırıtarak Mine. "Geç kalmayalım, asıl zor iş başlıyor." dedi Mine kaşlarını çatarak. Biz arabaya ilerlerken bana planımızı daha detaylı anlatmaya başladı.

"Senden her şeyin içine girmeni istemiyorum. Gözlemle, çekebilirsen bir fotoğraf güzel olur. Mekanı iyice öğren, girişi çıkışı. Hatta pis işlerin yapıldığı yeri bile... boşver." bir şeylerin onu zorlamaya başladığını görmüştüm. "En önemlisi, Oktay'a yakalanma. Oktay oradaysa uzaktan izlersin, mekanda olan kişilerle tanışabilirsin eğer seni çok zorlamayacaksa. İsmini değiştir, yaşını değiştir. Sen bir hiçkimsesin, zor olmamalı."

"Alabileceğim kadar bilgi alırım ancak bir sorum var. Ben sana anlattığımda ne değişecek ki? Somut bir kanıt getirmediğim sürece iddian desteklenmez mahkemelerde."

"Bu sadece başlangıç. Unutma Mert, bu benim kavgam. Senin bu işlerin içine çok sokmak istemiyorum. Sadece öğren, konuş, istihbarat topla. Yakınlarda arabada dururum ben. Beni tanıyanlar çıkabilir o yüzden girmeyeceğim."

"Tanıyanlar derken?"

"Geçmişte biraz uğraştım onlarla diyelim.."

Araba gökyüzünün karanlığında rüzgarı yararak ilerlerken kalbimin biraz hızlı attığını fark ettim. Heyecanlanıyor muydum? Korkuyor muydum? Yoksa sinirli miydim? Mine tüm dikkatini yola vermişken ben kendim sakinleştirmeye çalışıyordum. Ya planı batırırsam? Ya Mine'nin bu işin içinde olduğunu öğrenirseler? Her stres olduğumda yaptığım gibi parmaklarımla oynamaya başladım. Ben korkularımla savaşırken telefonumun titremesi ile kendime geldim. Mesaj atan kişiyi görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. Babamdan mesaj gelmişti. Ben kendi kendimi yerken bir de böyle bir mesajın gelmesi daha da telaşlandırdı beni. Yavaşça mesajı açtığımda gördüğüm mesaj ile elimdeki gücün bir anda boşaldığını hissettim.

Baba:

Lale ve çocuklarla yurt dışına taşınıyoruz.
Başının çaresine bak

*bu kişi sizi engelledi*

"Mine arabayı durdur." dedim elimdeki telefonu fırlatmamak için kendimi zor tutarken. "Geldik sayılır Mert, dur iki dakika."

"Mine!" dedim sesimi gereğinden fazla yükselterek. "Şu an hiç de iyi bir an değil bunu yapmam için."

"Mert sen iyi misin?" dedi Mine arabayı sağa çekerken. Bir sorun olduğunu anlamış olmalıydı.

Mine, bana meraklı gözlerle bakarken düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Tamamen gitmiş miydi yani? 'Lale ve çocuklar' yeni ailesiyle evcilik oynamaya mı gidiyordu? Ben ne olacaktım, geçmişi gerçekten koparıp atabilmiş miydi? Annemi unutmuş muydu? Şu an bu zırvalar için hiç de iyi bir zaman değildi. Vücuduma tek bir duygunun hükmettiğini hissettim. Üzülmemiştim, korkmamıştım da. Kızgındım, deli gibi sinirlenmiştim. Ben derin derin nefes alıp verirken geçmişimin hiç değeri yokmuşçasına çöpe atılması beni delirtiyordu. Ne yapacaktım, babam denen o herifin boynuna ellerimi geçirip suratı morarana kadar sıkmak istiyordum. Bu sinir bütün endişelerimin uçup gitmesine neden oldu, korkmuyordum. Aklımda tek bir rota vardı Mine'ye verdiğim sözü yerine getirmek. Hayatımdaki bütün orospu çocuklarını süpürüp atacaktım. Hepsini, teker teker...

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin