7-Kaos

2K 129 14
                                    

Cuma

Sonraki günde okulda çok da önemli olaylar yaşanmadı. Sadece Oktay o günden itibaren okula gelmemişti ki Oktay zaten çokça devamsızlık yapan bir tipti. Yine kendisini tekrar eden bilmem kaçıncı sabah yine uyandım. Yarın hafta sonuydu, ki çok da umurumda değildi. Normalde insanlar hafta sonları tatil olduğundan sevinirler, kendilerine vakit ayırabilirler çünkü. Ben ise hafta sonları çalışıyordum ve hayatım tamamen okul-ev-iş döngüsünden ibaretti. 

Sabah biraz geç uyanmıştım. Artık sık sık kabus görmüyordum, nedense kemanı çaldığımdan beri daha rahattım. Saçlarımı yüzümden uzaklaştırdım ve yüzümü yıkadım. Ellerim de bir yandan yüzümde dolaşıyordu, dudağımdaki kesik aynıydı ancak karnımdakiler için bu durum geçerli değildi, sanki daha da yayılmış gibilerdi. Oflayarak üzerime bir sweatshirt geçirdim. Altımda siyah bir pantolon vardı, ayağıma botlarımı geçirdim. Kulaklıklarımı takıp kapıyı çektim. 

Hava bugün biraz daha açıktı, hala soğuktu tabi. Okula tam zamanında varmıştım, her yerde öğrenciler vardı. Normalde okula hep erken gittiğimden bu kadar kalabalığa alışkın değildim, hayalet gibi aralarından ilerledim. O sırada Oktay'ı gördüm, yüzü başı yara içindeydi. İçten içe sevindim, kim yapmış olabilirdi ki? O sırada önceki günlerle Demir ile yaptığımız konuşma aklıma geldi, sırıtmama engel olamadım. Tabi ki de gidip arkadaşlarından birisini benim için dövmüş olamazdı, ancak öyle ya da böyle dayak yemiş olması hoşuma gitmişti. 

Ses çıkarmadan yanlarından geçtim, sınıfa ulaştığımda Oktay ve tayfası hariç herkes oradaydı. Gözlerim istemsizce Demir'i aradı. Normalde onun gibi tiplerden kaçmak için yer arardım. Demir, agaları ve bir kız grubu ile oturmuş konuşuyordu. Onun gibi birisi için normal bir aktivite olsa da o kadar fazla kişiyle konuşmak benim için imkansız gibi bir şeydi. Yerime oturdum, dersin başlamasına daha vardı. O sırada herkesin telefonlarına uzandığını fark ettim. Neler oluyordu? Sınıfta fısıldaşmalar başlayınca ben de telefonumu açtım ancak herhangi bir bildirim yoktu. Sosyal medya kullanmadığım için anlayamıyordum. O sırada birisi bu haberi okulun dönem grubuna atmayı akıl etmiş olmalı ki ben de videoya ulaştım. 

Aslında birden fazla fotoğraf vardı bir tane de video. Bunlar İlayda'nın videosu ve fotoğraflarıydı. Farklı erkeklerle çekildiği ve çoğunda da cinsel içerik olan fotoğraflardı. Videoyu sesi kısıp açtım, videodakiler Bedenci Kadir hoca ve İlayda'ydı. Kaşlarım şaşkınlıkla kalktı, çevreye bakındım. İlayda kalakalmıştı, ona laf atanlar olmuştu. Hızla sınıftan çıktı, peşinden Merve de gitti. 

Demir'e döndüm. Suratında korkunç bir ifade vardı, gören kişiler onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Küfürler ve dedikodular havada uçuşuyordu, okulda bir kavga havası oluşurken öğretmenler de ortadan kaybolmuş gibiydi. Sonuçta okuldaki hocalardan birisinin pedofili çıkması her gün yaşanan bir olay değildi. Kadir hoca yarrağı çok fena yemişti. Ben Demir'in olduğu yeri izlerken o da kafasını bana çevirdi. O sırada anlamıştım ki bütün bu olay onun işiydi, her ne kadar yalan ifadeler yapsa da suratındaki küçük alay ifadesini yakalayabilmiştim. 

Ufaktan sırıttım. Gözlerini kıstı, anladığımı anlamıştı. Bu büyük bir suçtu tabii ki, İlayda'nın ailesinin bu işin peşini bırakmayacağına adım gibi emindim. Babası siyasetçilerle yakındı ve kızının adının çıkması en son istediği şey olurdu. En göz önündeki şüpheli de sevgilisi Demir olurdu tabii ki. Kimsenin bir şeyler sezmemiş olması gerekirdi. Demir gerçekten sakınılması gereken birisiydi, kendi sevgilisinden böyle öç alan birisinin düşmanı olmak korkunç olurdu.

Kulaklıklarımı taktım, bayağı aksiyonlu bir gün olacaktı. İçeriye öğretmen girdiğinde herkes hizaya gelmişti. Ben de dolayısıyla müzik dinlemeye ara vermiştim. Kendimi derse odakladım.

.

Ders bittiğinde bahçede büyük bir karışıklık vardı. Pencereden izlemeye başladım, neden herkes toplanmıştı ki? Yukarıdan izlemek varken. İlayda ortada öğretmenin teki ile atışıyordu, tabii ki Serdar Hoca disiplin kurulu başkanı olarak olaya el atmaya çalıştı ancak gittikçe kontrolden çıkıyordu. 

"Bodrumdaki sapık yaptı bunların hepsini!" cırladı. "Bulacağım ulan seni!"

O sırada olaya Demir karıştı, işte müthiş oyunculuğunu gösterecekti. İlayda'yla büyük bir kavgaya tutuştular. Bilmeyen birisi gerçekten inanabilirdi, olaya İlayda'nın fotoğrafında görünen erkeklerden birisi de karıştı. Demir ona okkalı bir yumruk geçirdi, lafları sayıyordu. 'Nasıl yaparsın!' 'Birbirimizi seviyorduk ulan!' 'Bana nasıl ihanet edersin!' yukarıdan her şeyi izleyen benim için hava hoştu. Birbirine giren Demir ve sarışın çocuğu zar zor ayırdılar, belki birazdan polis bile gelebilirdi. Sarışın çocuk kanlı burnuyla okula sokulduğunda Demir sakinleşmiş gibiydi, bileğindeki tokayı çıkardı.

"Sana olan sadakatimden hep senin bir parçanı yanımda taşıyordum. Al bunu!" diye İlayda'nın suratına fırlattı. Bu yüzden istemişti demek ki benden tokayı, sırıttım. Demek ki yumrukları kadar zihni de çalışıyormuş. Sonuçta İlayda'nın da inanması lazımdı, hem satıcıyı hem de alıcıyı ikna etmişti bu hareketiyle. Dışarıdan bakan birisi hiçbir şekilde Demir'den şüphelenmezdi. O sırada polisler okula doluştular, Kadir Hocayı zar zor yanlarına aldılar. Ortalık iyice karışmıştı, salya sümük ağlayan İlayda ve kavga eden erkekler... Kızların bazıları ona yardımcı olmaya çalışıyor gibiydi, kalanları ise videoya alıyordu.

Pencereden ayrıldım. Biraz ağır bir bedel olmuştu İlayda için, 'nasıl kinci bir herifmiş Demir' diye düşünmeden edemedim. Ancak bu olay kapandığından artık omzumdan bir yük kalkmış gibiydi. Sınıftan çıktım, daha birkaç saat kaynardı bütün dersler. 

Etrafta boş boş gezinirken telefonuma gelen bildirim ile keyfim iyice yerine gelmişti.

"Süleyman AYDIN, hesabınıza para yatırdı." 

Sonunda canım babacığımın aklına gelebilmiştim.

Kilitli (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin