33.BÖLÜM "BİLMEK"

2.7K 216 8
                                    

Oy vermeyi ve yorun yapmayı unutmayın.

***

Furkan, benim için çok değerliydi. Diğer yarım kadar yakınımdı. Yaklaşık dört senemi birlikte devirdiğim dostumdu. Hayat neşesi, anı yaşayan enerjisi ve boyalara olan tutkusu onu özel kılandı.

Onu geçirdiğimiz dört yılda çok yakından tanımıştım. En sevdiği renk yoktu, çünkü hepsini seviyordu. En sevdiği şeylerden birisi felsefe konuşmaktı.

Eğer ki o gün, güne negatif başlamışsanız onunla sadece bir dakika vakit geçirmeniz bile enerjinizi yerine getirirdi.

Sıklıkla balkonumuzda oturur konuşarak sabahlardık. Hiç durmadan gülümserdi. Bazen ona yanaklarının ağrıdığını iddia ederek bulaşıp duruyordum. O ise buna gülümsüyordu.

O hep gülümserdi, kahkaha atardı, gözünden yaşlar sevinçten akardı. Ancak şimdi onun misali katili tam karşımdaydı. Benim arkadaşımın göz yaşlarının sebebiydi.

Hayat neşesini çalandı, boyalarına küstürendi.

Vedat abi onun yakalarından tutarken zayıflamış bedeniyle ona karşı çıkmıyordu bile. Hani o eksi otoriteleri.. ondan bir eser yoktu şimdi.

Ne konuşuyorlardı bilmiyordum, bilmekte istemiyordum. Ben sadece arkadaşımın ışık saçan gülüşünün önüne niye duvar ördüğünü bilmek istiyordum.

Yanına gidip onu yumruklamak istiyordum. Aklımda ona türlü türlü işkenceler ederken arkamı dönüp yürümeye başladım.

Çünkü benim Furkan'a sözüm vardı. Tabii ki bu sözü bozacağımı biliyordum ancak o gün bugün değildi.

Sinirden bütün bedenim titriyordu. Derin bir nefes alıp doktorun söylediklerini yapmaya çalıştım.

Sekiz'e kadar sayarak nefes al.

Üç saniye bekle.

Yedi'den geriye sayarak nefesini ver.

Normal şartlarda işe yarıyordu. Lâkin şimdi kafamdaki senaryolar sürekli baştan aldığı için işe yarayıp yaramadığını anlayamıyordum.

Tek isteğim Furkan'ın o adamı görmeden eve gitmiş olmasıydı.

Cebimden anahtarı çıkarırken başımı çevirmeden gözlerimle birlikte yan tarafıma baktım. O siyah araba, yine oradaydı. Nereye gitsem orada bulunan bu arabanın içinde kimin olduğunu yada o kişi tarafından emir verilenler olduğunu biliyordum.

Kimin olduğunu biliyor fakat bilmiyormuş gibi davranıyordum.

Cevabı bilmek istemiyordum. Duymak, görmek istemiyordum.

Daha fazla dikkat çekmeden anahtarı çevirip kapıyı açtım. Kapıdan içeriye girerken apartmanın içindeki eski toz kokusu yüzümü buruşturmaya yetmişti.

Her ne kadar buraya tanışalı belirli bir yıl olsa da buna hâlâ alışamamıştım. Bu apartman da kimse temizlik yapmıyordu. Çünkü evlerin içi zaten kötüydü, bu yüzden uğraşmak istemiyorlardı.

Bir rüzgar değse bu apartmanı alır giderdi.

Biz dışında sadece üç aile yaşıyordu. Terk edilmiş boş daireler vardı. Bir tek bizim evimiz yuva gibiydi. Ayakkabılarımı çıkardıktan sonra kapıyı anahtarla açtım.

İçeriden gelen seslerle birlikte Furkan'ın neşeyle kahkaha attığını ayırt edebilmiştim. Bu ses beni tebessüm ettirse de kapıyı sessizce kapatıp kilitledim.

Kilit alışkanlık olmuştu.

Eğer kötü bir apartmanda ve mahallede yaşıyorsanız, bunu yapmak zorundaydınız.

Mutfağa adımlayıp kapının pervazından içeriye baktım. Mehmet amca ve Furkan birlikte yaptıkları yemekleri masaya diziyorlardı. "Selam." diye mırıldandığımda birlikte havaya hopladılar.

Mehmet amca kalbini tutarken Furkan baş parmağıyla ön dişlerini ittirerek bana baktı. "Korktuk ya!" diyerek bir süre duraksasa da kendine gelince kollarını açıp yanıma geldi.

Kollarını boynuma dolarken bende beline doladım. Birkaç saniye sonra geri çekildiğinde bu sefer Mehmet amcayla sarıldık.

Sarılmayı alışkanlık haline getiren yine Furkandı. Yanında olduğumuzu dokunarak iç sesine kanıtlamak istiyordu.

"Vedat abi yok mu?" dedim ellerim cebimde saf ayağına yatarak ayakta dikilirken. Mehmet amca telefonuna bakıp başını olumsuzca salladı. "Ekmek almaya gitti, gelir şimdi." dediğinde onlarla biraz daha konuşup üstümü değiştirmek üzere odama geçtim.

Ne ekmekti ama..

Odam ne çok genişti, ne de küçüktü. Üstümdeki kıyafetleri çıkarıp altıma bir eşofman giydim. Kazaklardan da siyah olanı çıkararak onu da giyindim.

Dışarısı soğuk olunca bizim evimiz daha soğuk oluyordu. Şimdi hava hafif rüzgarlıydı ama ev soğuktu.

Kapıyı açarak hole çıktım. O sırada gelen poşet sesleriyle kimin geldiğini anlamıştım. Vedat abi gelmişti. Banyonun ışığını açarak içeriye girdim. Ellerimi, yüzümü yıkayıp kendimi dışarıdan arındırdım.

Yüzümü havluyla kuruladıktan sonra mutfağa geçtim. Herkes oturmuştu ama yemek için beni bekliyorlardı. Vedat abi gerçekten de ekmek koparıyordu. Bende Furkan'ın yanına oturduğumda Mehmet amca çaktırmadan bana bakarak "Afiyet olsun." dedi.

Afiyet olsun.

Hiç bozuntuya vermeden Vedat abiye döndüm. Çorbasını kaşıklıyordu. Önümdeki ekmekten küçük bir parça koparıp ağzıma attım. "Vedat abi?" dediğimde gözleri önündeki çorbasından ayrılmadan karşılık verdi. "Efendim abim?"

Bende kaşığımı alarak çorbamı karıştırdım. "Nerelerdeydin?" dediğimde salatadan bir kaşık aldı. "Fırında." dediğinde tebessüm ettim. "Çok sıra vardı herhalde." dediğimde bana baktı.

Çaktırmamaya çalışsa da kaşları çatıldı. "Öyleydi, neden sordun?" dediğinde ona bakıp alayla gülümsemeye devam ettim. "Fırın'ın ara sokakta olduğunu bilmiyordum da ondan."

Şaşkınlıkla gözleri büyüdü, içini suçluluk duygusu öyle kavradı ki gözlerindeki bakış sürekli değişp durdu. "Biliyorsun." diye fısıldadı sadece onun ve benim anlayabileceğim şekilde.

Günaydın.

***

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

TA UZAK YOLLARDAN -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin