10.BÖLÜM "HÜCRE"

8.9K 615 45
                                    

Bölüm okunmalarında orantısızlık var görüyorum şerefsizler.
Neyse okuyanın gözüne sağlık.

Keyifli okumalar gardaşım.
***

İkimizde soğuk zemine oturmuş sadece nefes alış veriş seslerimizle iletişim kuruyorduk. Başbaşa kaldığımızı fısıldadıktan sonra tam ona doğru bir adım atmıştım ki içeri doktor girmişti.

Arhan'ın eline bakmış, sarmış, dikkatli olmasını söyledikten sonra diğer yaralılara bakmak için çıkmıştı.

Şimdi de yan yana oturuyorduk işte. Omuzlarımız ve kollarımız birbirine değiyordu. Ne o çekiyordu ne de ben. Çekmesini de istemiyordum zaten.

Kabul ediyordum. Ona karşı bir şeyler hissediyordum. Gerçekten bu adam beni çok etkiliyordu.

Karşılıklı olduğunu da hissediyordum.

"Sen geleli kaç gün oldu?" diye bozdu aramızdaki sessizliği. Düşündüm, "İki hafta olmuştur." diye mırıldandım. Bakışlarım onun yan profiline değdi. "Senin kaç gün oldu geleli?" dediğim de o da benim gibi yan bir şekilde bana baktı. İçimdeki heyecan anlamsız kendini yükseltirken Arhan konuştu. "Üç hafta sona ikinci senem dolacak."

Kaşlarımı kaldırdım. Haksız yere iki sene boyunca yatıyor muydu?

"Ama haksız yere yatıyorsun.." diye fısıldadım düşüncelerimi dile getirirken. Şaşkınlığım dilime yansımıştı. Acı bir şekilde tebessüm ederek gülümsedi. Elindeki tespihi çevirip bana gösterdi.

O günden bahsedecekti sanırım.

"Adalet terazisinde haklı haksızlık kısmı ağır basmıyor. Sen ne yaparsan yap, karşındaki seri katil olsa dahi o da bir insan diye bakılıyor. Ama halbuki sen onun cani olduğunu bile bile yaptığını savunuyorsun. Ama insan diyorlar o zaman bitiyor." dediğinde gerçekten onu ve yaşam mücadelesini çok merak ettiğimi fark ettim.

"Bana biraz kendinden bahsetsene." göz göze geldiğim de yanlış anlamasın diye düzelttim kendimi. "Yani bahseder misin?" Düzgün anlaşılma çabama dudağı kıvrıldı, başını salladı.

"Doğma, büyüme Ankaralıyım. Dört kardeşiz, en büyükleri benim. İki erkek kardeşim bir tane de küçük kız kardeşim var. Evimizin küçük sultanı." dediğinde tebessüm ederek birbirimize baktık. "Annem ev hanımı babamın tarlası var. Buraya düşmeden önce orada çalışıyordum." dedi küçük bir nefes vererek.

Bir süre harelerini gözlerimden ayırmadı. Dolgun dudakları benim için aralandı. "Temel bilgileri verdim şimdi sıra sende." gülümsedim neler söyleyebileceğimi aklımda tartarak konuşmaya başladım. "Öncelikle biz üç kardeşiz. Bende en büyüklerim, ben harici iki tane kız kardeşim var. Annem kadınların çeyizi için el işleri yapıyor kardeşlerimle onları satıyor. Bende buraya düşmeden kahvehane de çalışıyordum." dedim aynı onun gibi.

Rahatsızca yerinde kıpırdandı. "Rahatsız olmazsan bir soru sorabilir miyim?" dediğinde dikkatimi ona vererek başımı salladım. "Tabii." Eliyle saçlarını geriye taradı. Kısa bir an odağımı kaybedip onlara baktım. "Baban.. peki ondan hiç bahsetmedin?"

Hiçbir anlam ifade etmeyen, boş bakışlarım onu buldu. "Kendisini en son on sene önce görmüşümdür o zamandan beri konuşmuyoruz." dedim sabit tutmaya çalıştığım ses tonumla.

İsminin geçmesi bile sinirlerimi alt üst ediyordu. Bunu fark etmiş olacak ki hemen hava da ki gergin ortamı değiştirmeye çalıştı.

"Uykum geldi." dediğinde anlamamış gibi ona baktım.  Uykun geldiyse uyusana o zaman be adam. "Sana çok güzel bir öneri sunacağım. Hazır mısın?" dediğimde başını salladı. "E uyu." dedim laubali bir tavırla.

Yüzünün uğradığı mahmur ifade ile kahkaha attım. Aslında mantıklıydı. "Kolum kesildi." dedi sebep sunarak. "Anlamadım uykunla ne alakası var kesiğinin?" Elini alnına vurdu. "Yerler de soğuk." Başımı salladım. "Evet fark ettim. Yanımızda hırkamız olmasaymış bitiyormuşuz."

Bana öyle bir baktı ki galiba dedim benden adam olmaz. Bende ona baktım. Kaşları çatıldı. "Güney dizine yatabilir miyim?" diye sorduğunda afalladım.

Bunca kıvranışları dizime yatmak istemesinin sebebi miydi?

İçimde kopan fırtınaların aksine omuz silkerek konuştum. "Yatabilirsin." Nasıl rahat edecekti bilmiyorum ama sorgulamıyordum da. Sadece tadını çıkarmak ile meşgul olacaktım.

Bedenini aşağı doğru kaydırdı, kendine rahat bir konum ayarladı. Başını dizime koyduktan sonra yüzünü de karnıma doğru döndü. "Biraz istirahat etsem sıkıntı olur mu?"

Her şeyi sormasının bu kadar tatlı gelmesi normal miydi?

"Sıkıntı yok, yat sen." diye mırıldanarak dizlerime yaslanan yüzünü izledim. Sakallarını, kirpiklerini, burnunu, kaşlarını bir daha unutmamak üzere hafızama kazıdım.

O kadar yakışıklıydı ki, nefesimi kesiyordu adeta. Ve nefesimi kesen bu adamın benimle yavaş yavaş yakın olması çok güzel hissettiriyordu.

Onun başının yanında duran elimi, kendi ellerinin arasına alarak saçlarına yerleştirdi. Parmaklarım saçlarının arasında dans ederken o da kendini uykuya teslim etmişti bile.

***

Bölüm ile ilgili düşüncelerinizi buraya alabiliriz.

TA UZAK YOLLARDAN -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin