38.BÖLÜM "HASTA"

2.7K 227 29
                                    

Geç gelen bölüm..

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

Boğazımdan kuru bir öksürük yükseldiğinde başım tutulup yana eğiltildi. Böylece daha rahat öldürebilmiştim. Şu anda şifayı kapmış bir şekilde paşalar gibi yatıyordum. Ateşim neredeyse son dereceye kadar çıkmış gibi hissediyordum. Furkan eski usul bir şeyler yapmaya çalışıyordu ancak işe yaradığını düşünmüyordum. Ama izin veriyordum işte.

"Ateşi hâlâ otuz sekiz." diye mırıldandıklarını duymuştum.

Azmış canım, otuz sekiz ne!

Aynı zamanda bir şeye sertçe vuruyorlarmış gibi sesin geldiğini duyuyordum. "Bunlar hâlâ kapının önünde mi?" diyen Furkan'ın sinirli ses tonunu işitmiştim.

Bal gibi çocuğu sinirlendiren hayat bize neler yapmıyordu ki?

"Oradalar. Açmazsak kapıyı kıracakmış." Vedat abinin sesini de duyabilmiştim. "Açın kapıyı da gelsinler, gelsinler bakalım ne yapabilecekler. Sanki ev bunlarında, kolay kolay kapıyı kırıyor." Mehmet amca da mı buradaydı? Hoş gelmişti o zaman.

Göz kapaklarımın arasında dolanan karıncalardan haberleri var mıydı? Gittikçe çoğalıyorlardı.

"İyi." dedi Furkan elini saçlarımda dolaştırırken. "Güney uyanınca açıklamayı siz yapar, şamar'ı da siz yersiniz." dediğinde ona içimden hak verdim. "Aynen kapıyı açmayalım da o ayı kırsın, sonra Güney de onunla birlikte kapıyı alevler içinde bıraksın." diye bu sefer Furkan'a söylendi Vedat abi.

Olan niye her türlü bana oluyordu anasını satayım?

Dış kapının açıldığını, aceleci adımların birbirlerini takip ettiğini işitiyordum. Kaşlarım çatıldı, bu adım seslerini hiç sevmemiştim.

"Sanki kimin geldiğini biliyormuş gibi çatıldı kaşları." Kapının önündeki adımları duyabilmiştim. Sanki yanıma gelmek istiyordu, belki de gelmişti. "Sakın kapıdan tek bir adımınızı dahi atmayın."

"Fur-"

"Ayrıca sesinizi de kesin. Güney uyanık olsaydı buradan adımınızı dahi atamazdınız. Bakın ve defolun gidin." Her zaman neşe saçan Furkan'ın bu hali bana oldukça yabancı hissettirmişti.

Yaşaran göz kapaklarımı açmaya çalıştım. Sadece sınırlı bir alanı görüyor sonra göz kapaklarımı taşımak ağır geldiği için kapatmak zorunda kalıyordum. Tekrar açmak istediğimde ise kırpmaktan öteye gidemiyordum.

"Bu böyle olmayacak." dedi yıllardır sesine uzak kaldığım adam. Titreyen bacaklarımın altından bir kol geçti daha sonra omuzlarımın altından bir kol daha geçti. Yatağımdan havalandım ama düşeceğim korkusu sarmadı hiç.

Biliyordum, ne yaşanırsa yaşansın o beni düşürmezdi.

Ama ben onu düşürürdüm. Çünkü o bunu hak ediyordu.

Beyaz ışık bir anda başımızda yandığında zaten kapalı olan gözlerimi iyice kapatmıştım. Kollarımı ona sarmamak, kokusunu içime çekmemem için gereksiz bir çaba gösteriyordum.

Bunun farkındaydı.

Bir kabinin içine girdik ve bir anda başımızdan aşağıya soğuk su akmaya başladı. Refleksle onun kaslı kollarına tutunduğumda belimden tuttu.

Bana sarılmasın istiyordum ama aynı zamanda bencilce bana sarılsın tüm her şey geçsin istiyordum.

Beni sarsın, ben artık ağlayayım istiyordum.

"İyi misin?" diye fısıldadı. Bu bizim iki satırdan, arabadan, yakılan arabadan sonra ki ilk iletişimimizdi. Sustum, konuşmadım onunla.

Konuşmayı hak ediyor muydu? Hiç sanmıyorum.

Büyük, kemikli elleri yanağıma, tenime dokundu. Eğer iyi olsaydım elini oraya çıkarmaya cesaret edemezdi. Başımı yana çevirip, elini kendimden uzaklaştırdım. Yine konuşmadım onunla. Konuşmayacaktım da. Bunu biliyormuş gibi sesi acıyla kasıldı. "N'olur konuş benimle."

Üzerimize akan suya kendimi bıraktım. Tek kelime etmedim, ağzımı açıp nefes bile almadım. Ben sadece sustum. Dört yıldır yaptığım gibi sadece sustum. O iki satır, kağıt parçaları önüme serildiğinde de susmuştum, orayı küle çevirirkende.

"Kurban olduğum bir kere duyayım sesini, bir kez işiteyim." diye tekrar yalvardığında gözlerimi açıp ona baktım. Islak saçları önüne düşmüş, yorgun gözleri bir ifade görmek için yüzümü tarıyordu.

Ona yine istediğini vermedim. Ne konuştum ne de tepki verdim. Ben sadece o akan suyun altında durdum. Saçlarımdan düşen damlalar arasında göz yaşlarımda vardı. Yağan her yağmurun altında da göz yaşlarım vardı.

O zaman o neredeydi?

O beni iki satıra bırakırken benden nasıl olurda bir şey istemeye tenezzül ederdi?

Benden umduğunu bulamadığını anladığında suyu güç bela kapattı, yere bırakılan havluya ıslak bedenimi sardı. Beni tekrar kucağına aldığında buna itiraz etmedim. Zira hiç de halim yoktu zaten. Beni odama taşıdı. Burada herkes bıraktığımız gibiydi.

Islak kıyafetlerimi görünce hepsi dışarıya çıktı bir tek bana yardımcı olmak için yanımda Furkan kaldı.

Dört yıldır olduğu gibi.

***

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

TA UZAK YOLLARDAN -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin