26.BÖLÜM "KORKMAK"

4.2K 250 14
                                    

Marabalar gardaşlarım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Bu arada yeni kurgum var profile girerek ona da şans vermenizi isterim.

***

Celal, elindeki kanlı bıçağı bana göstererek sinsice gülümsedi. Aklımda binbir senaryo yazılıp oynanırken bedenime kal gelmişti. Ancak üzerime doğru koşmaya başladığını görünce irkilerek kendime gelebilmiştim.

Kulağımı dolduran boğuk bir hava misali dağıldığında çığlıkları, bastığım kırmızı butonun  gardiyanlar için öten alarmını, ismimin zikredilmesini rahatlıkla duyar olmuştum.

Koğuşun kapısına dönüp hızlıca ama bir o kadar da yalpalayarak bana bağıranlara doğru koştum.

Aynı zamanda arkamdan da yükselen "İndir onu!" bağırışlarıyla, silahların tetik sesiyle gardiyanların toplandığını anlayabilmiştim.

Kurtulmuş muydum?

Ben kapıya yaklaşırken önünden hemen çekildiler. Koğuş kapısından içeriye girdiğim an düzensiz nefeslerimle imtihanım başlamıştı.

Bir anda bir sürü kol etrafımı sardığında gözlerimi kapattım. Kurtulmuştum, koğuşta ve güvendeydim.

Şimdilik.

"Açılın adam nefes alsın!" diye bağırdıklarında tüm kollar üstümden çekildi. Ellerimi dizlerime yaslayıp, az önce yaşanan aksiyonu bedenimden silmek için nefeslendim.

Gözlerimi sıkıca kapatıp açarak buğulanmayı yok etmeye çalıştım. Biraz daha öylece kaldıktan sora doğruldum.

Doğrularken kapalı olan gözlerim açıldığında tek bir kişiyi aradı ve anında buldu. Eli ne durumdaydı bilmiyordum ancak şu an tek bildiğim onun kollarına sığınma ihtiyacıydı.

Dermanı kalmayan kollarımı ona doğru kaldırınca beni hiç bekletmeden belimden yakaladı ve kendine çekti.

Birbirine çarpan bedenlerimizin acı dolu haykırış sesini bir tek biz duyabilmiştik.Sıcak nefesini boyun girintimde hissettiğimde hüzünle gülümsedim. Yuvasını bulmuştu.

"Arhan oğlum." diye seslendi Mehmet amca. İkimizde birbirimizden ayrılıp ona döndük. "Siz buradan Ünal'la birlikte revire gidin, koluna baktır. Oradan da senin koğuşuna gidin. İkinizde çok korktunuz, biraz yalnız kalın." diye bir öneri sunduğunda Arhan bana baktı.

Onu hemen başımla onayladım.

Yalnız kalmak mı? Zor bulunan nimet nimet.

Arhan'ın kanlı kolunu tutup ilerlemeye başladım. Ünal abi kapının önünde dururken beni gördükten sonra koşarak yanımıza geldi.

Arhan'ın güç bela tuttuğum koluna uzandı ve tek hamle de elimden aldı. Bir koluyla Arhan'ı bir koluyla beni taşırken aynı zamanda yürüyordu.

Bunun için ona minnettardım.

Arhan'ın koğuşuna geldiğimizde kilidi açtı beni içeriye soktu. Beklentiyle Arhan'a bakarken Ünal abi araya girdi. "Sen bekle ben revire götürüp getireceğim." dediğinde başımı salladım.

Tamam biraz daha bekleyebilirdim. Artık sadece onunla vakit geçirmek istiyordum. Aksiyon araya girmesin istiyordum.

Ayakkabılarımı çıkarıp yatağa uzandım. Şu an hiçbir şey istemiyordum, sadece Arhan'ı istiyordum. Onunla sarılmak, öpüşmek ve daha nicelerini yapmak istiyordum.

Dışarının bir günü bizim burada bir yılımıza denk geliyordu. Eğer ki dışarı da karşılaşmış olsaydık sadece üç saat görüşebilecektik. Burada ise yirmi dört saat birlikteydik.

Sanırım iyi ki diyebileceğim nadir şeylerden birisi buydu.

Celal ne istiyordu, ne yapıyordu bilmiyorum. Ama sorunları olduğunu en baştan beri biliyordum.

Kapı açılınca kollarımın üzerinde doğruldum. Gelenin Arhan değil Bahadır gardiyan olduğunu görünce ayaklandım. "Merhaba Güney." dediğinde başımı salladım. "Merhaba."

"Olayın nasıl olduğunu sormak istiyorum sana." dediğinde tekrar başımı salladım. Eliyle işaret etti, sen konuş diyordu.

"Koğuşumuzda normal bir şekilde oturuyorduk. Birden fazla çığlık sesi yükseldiğinde hepimiz ayaklandık. Ben, Arhan ve Ferhat bakmak için gittiğinizde kapının kitli, ışıklarında kapalı olduğunu gördük. Cam'a bir kanlı el vurunca hepimiz korktuk ve bir şeylerin ciddiliğinin iyice farkına vardık. Çığlıklar da sürüyordu hâlâ durum böyle olunca Arhan cama vurup onu kırdı. Sonra içeriye girdiğimizde kimsenin olmadığını bunun bir tuzak olduğunu gördük ve çıktık. Kapıya bir bariyer koyduk. Sonra Ferhat ve Arhan'ı gönderdim çünkü Arhan'ın eli kesilmişti. Kırmızı butona bastım sonra oradan Celal çıktı. Elinde de kanlı bıçak vardı." dediğimde düşünceli bakışları beni buldu.

"Tamamdır bir sorun olursa haber verin, geçmiş olsun." dediği sırada Arhan da koğuş kapısından içeriye girdi. Sert bakışları Bahadır gardiyanı bulduğunda, Bahadır gardiyan ona da "Geçmiş olsun." dedi. Arhan da başını sallayıp "Eyvallah." dediğinde kapı kapandı.

Yalnız kalmıştık.

Başını bana çevirdiğinde özlemle gözlerimiz buluştu hiç bekletmeden yanına hızlı adımlarla gittim. Kollarımı boynuna sarınca o da belime sarmıştı.

Bedenlerimiz birbirini ısıtırken burnunu boynuma yasladı. Ensesindeki saçlarını parmaklarıma dolarken başını kendime daha çok bastırdım.

Çok korkmuştum, onunda korktuğunun farkındaydım.

Başını boynumdan kaldırdım, bayık bakışları yüzümü turlarken kurumuş dudaklarına göz gezdirip kendi dudaklarımı dilimle ıslattım.

Çok geçmeden de dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Alt dudağımı sahiplenip sertçe çekiştirdiğinde acıyla inledim. Hoşuma da gitmişti.

Diğer öpüşmelerimize göre daha sertti, hızlıydı, açtı.

Yine de başını kendime bastırdım. Diğer elim pazılarında gezerken onunda elleri belimde yukarı aşağı doğru ilerliyor bazen boynuma çıkıyordu.

Dudaklarımız ayrıldığında alnını alnıma yasladı. Titrek bir nefes verdim. "Çok.." dediğinde elim boynuna sertçe dolandı. "Korktum." diye mırıldandı.

Dudaklarımı dudaklarına bastırarak ona cevabımı verdim.

Şu an tek istediğim sıkı sıkı sarılmak ve doya doya öpmek, onu yaşamaktı.

***

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz.

TA UZAK YOLLARDAN -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin