Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
***
Furkan:
Güney ile arkadaşlık ilişkimizde her zaman duygularını dışarı yansıtan taraf ben olmuştum. Güney hep içine ağlayan olurdu bense dışarı ağlayan.
Kapım alacaklı gibi çalınırkende bunları düşünüyordum. Terk edilişlerimi, yarım kalanları, belki de kalacakları. Yatağıma uzanmış, tavanımı izlerken odamın kilitli kapısına ard arda gelen yumruklarla kaşlarım çatıldı.
Hızlıca kalkıp, ne olduğuna bakmak için kapıya yöneldim. Kilitlerini tersine çevirip açtığımda karşındakinin aydınlanmış bir Güney olduğunu gördüm.
Bir şey dememe müsaade etmeden kolumdan tutmuş ve kendiyle beraber beni de kapıya sürüklemeye başlamıştı. "Ne oluyor!" diye sorduğum arkadaşım beni takmıyor kapıyı arkamızdan kapatıp kilitliyordu.
Kilitleme işlemi bitikten sonra tekrar birlikte merdivenleri inmeye başladık. Tekrardan "Güney nereye gidiyoruz!" diye bağırmamla merdivenleri inen ayakları duraksadı arkasını dönüp bana baktı. "Yarım kaldıklarımıza." dediğinde ben onu takip etmeye, o da aşağı inmeye devam etti. Sesimi çıkarmadım, kim o demedim. Çünkü belliydi.
Ferhat'a gidiyordum.
Yarım kaldığıma.
Açıkça söylemek gerekirse onu çok özlemiştim. Benim her anım onunla geçmişti, her yaşım. Cezaevine girerkende onu tanıyordum, orayı küle çevirirkende.
Dışarı da olduğumuz zaman birkaç kez denk geliyorduk. Ben evim bellediğim sokaklarda boş boş gezerken, o da semtin tanınan delikanlısı olarak geziyordu.
İlk hislerim o zaman başlamıştı.
On altıncı yaş günüme kadar yurdun boş duvarlarına bakarken, yönelimimin farkında değildim. Ancak bana gösterilen kadınları veya yoldan geçen kadınları beğenmediğimi fark edince biraz anlar gibi olmuştum.
Kadınlar gayet güzeldi ama benim ilgimi onlar değil, ya yanındaki, ya da arkasındaki adamlar çekiyordu. O adamı eleştirirken buluyordum kendimi.
On altı yaşımda yurttan nedenini bilmediğim şekilde atılırken, sokakları evim bilmiştim. O zamanlar sokakları haftada iki kez kontrole gelen yakışıklı bir adam vardı.
Kontrole geldiği zaman göz göze gelir dururduk. İçimde sürekli kendimle tartışırdım. Onun gibi birisinin eşcinsel olamayacağını söyler dururdum. Sonra öyle bir bakardı ki gözlerime, tüm söylediklerimi unuturdum.
Güney'in hırkasını tutup dışarı çıktığımızda birlikte neredeyse bizimle birlikte büyüyen, üç sene geçiren arabaya giderken hayatımda hiç hissetmediğim kadar heyecanlı hissediyordum. "Buyrun Güney Bey ve Furkan bey." diyen şoförle birlikte bizim için açtığı kapıdan içeriye girdik.
Yolların nasıl geçtiğini anlamıyor sadece olanları düşünüp Güney'in avucumdaki elinden destek bulmaya çalışıyordum. "Ben bu akşam ağlamak istemiyordum ya." diye mırıldanıyor, Güneyse tebessüm ederek. "Akacaksa da mutluluktan aksın göz yaşların." diyerek beni avutuyordu.
Sonunda vardığımızda etrafı inceleyip dışarı çıktık. Korumaları geçerken bile Güney'i tutuyordum. Kapıyı çalarkende, heyecanla beklerkende.
Kapı açıldı, bir adet uyku sersemi Ferhat ve Arhan açmıştı. Bizi gördükleri zaman yüzlerinden okunan şaşkınlık beni güldürmeye yetmişti. Ancak sonrasında yüzümüze kapanan kapı o gülüşü soldurmaya yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TA UZAK YOLLARDAN -GAY
Kort verhaalGüney işlediği hırsızlık suçundan dolayı girdiği karma koğuşta başına geleceklerden habersizdir. Özellikle de bu koğuşun bir reisi olduğundan ve Reis'in sevdası olacağından. "Pusula isterse her daim Kuzey'i göstersin. Benim yolum sensin Güney. Benim...