41.BÖLÜM "ÖĞRENİLMİŞ GERÇEKLERİN AĞIRLIĞI"

2.7K 192 8
                                    

Bölümler, kitap ve gelecek bölümler hakkında bilgi almak için beni takip edebilir, duyurularımdan öğrenebilirsiniz.

Sorularınız varsa eğer panoma bekliyorum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

Bu hayat insana hep inişli çıkışlı yollar sunar. Sen seçmek istemesen bile seni ensenden kavrar, o yollara muhtaç kalman için elinden geleni yapar. Sende bir o tarafa savrulursun, bir bu tarafa. Hayat senin savrulmanı umursamaz. Bakar, sen onun istediği yolu seçmişsin, gerisi teferruat diyerek sadece seni izlemeye koyulur.

İnsanoğlu değil miyiz yapabildiğimiz tek şey vücudumuzu saran iplerle dans etmek olurdu. İplerimizi hayatın avucuna bırakır, onun insafıyla yaşlarımızda oynardık.

Benim iplerim kimin elindeydi bilmiyorum. Benim vücudumu saran ipler var mıydı onu da bilmiyorum. Ben sadece öncesini, sonrasını, yaşadıklarımı ve yaşanılanları biliyorum.

Şirketten çıkışım çok ani olmuştu. Bir anda kollarımı Furkan'a sarmış birlikte aceleyle geldiğimiz yolu, öğrendiğimiz gerçeklerin ağırlığıyla geri yürümüştük. Arhan'ın bizim için ayarladığı kişiyi sakince reddetmiş. Arabayla yarım saat süren mesafeyi yavaş yavaş düşüncelerimiz eşliğinde yürümüştük.

Adımlarımız bazen savsaklamış, bazen sendelemiş, bazense birbirini takip etmek durumunda kalmıştı.

Mahalleye girdiğimizde, apartmanımızın önündeki görmeye aşina olduğum siyah araba artık bende belirsizliğe sebep olmuyordu.

Çünkü anlamını biliyordum, arkasında yatanları, asıl gerçekleri biliyordum.

Oradan çıktığımızda kolum Furkan'ın omzuna sarılı bir biçimdeydi. Ki apartmanın önüne geldiğimizde dahi hâlâ sarılıydı.

İkimizinde üzerinde öğrenilmiş gerçeklerin durgunluğu vardı.

Bakışlarımı balkonlara çevirdiğimde Mehmet amcanın endişeli bakışlarının bizim üzerimizde olduğunu gördüm. Apartmanın önüne geldiğimiz vakit "Yemeğe gelin." diye seslendi. Güç bela başımı sallayıp onu cevapsız bırakmadım.

İyi olmuştu.

Zaten ne yemek yiyecek halim ne de yapacak halim vardı. Apartman kapısını açtım içeriye girdik. Yavaş yavaş merdivenleri çıkıp kapımızın önüne geldik. Anahtarı çıkarıp kapının yuvasına soktum. Kilidi açtıktan sonra kapıyı açarak içeriye göz gezdirdim.

Furkan sayesinde evimiz çiçek gibi kokuyordu. Saat başı kendini yenileyen kokulardan almıştı birkaç odaya. Onlarda mis gibi kokuyorlardı.

Normalde yol boyunca konuşmadan duramayan Furkan sessizce içeriye geçti. Bende kapıyı ardımdan kapatarak kendi odama geçtim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp yenilerini giyerken ne yaptığımın, neyi nasıl giydiğimi bile anlamamıştım.

Furkan'ın yanına geçtiğimde hâlâ durgun bakışlarının odağı halıya bakıyordu. Sakin adımlarla yanına ulaşıp koltuğa oturdum. Yanına gelmemle sessizliğini bozdu. "Artık biliyoruz." diye mırıldandığında başımı salladım. "Üç sene sonra." diye bende yanıt verdim.

Gözlerinden bir damla yaş düştü. "Tüm ailelerini katletmişler." dediğimde başını salladı. "Hastaneye kapatılmışlar." diye yanıt verdi.

Bize anlatılanları anlamamış, hiç yüreğimiz yanmamış gibi tekrar tekrar birbirimize anlatıyorduk. "Arhan'ın ailesinden sağ kalan var mı?" diye sorduğunda Arhan'ın yıkılmış hali geldi gözlerimin önüne. "En sona sadece annesini bırakmışlar, o da vahşetlerini Arhan'a haber versin diye. Sonra da tam telefonda konuşurken öldürmüşler. Yani kimse kalmamış, hepsini kurşuna dizmişler."

TA UZAK YOLLARDAN -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin