Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
***"Hangi mum yanar ki yatsıya kadar?" dizi müziği başladığı zaman Furkan eline kumandayı almış kendine onu mikrofon yapmıştı. Çenesinin tam üstünde tuttuğu kumanda ile benim için İbrahim Tatlıses'ten farksızdı.
Kollarını bana uzatıp üstümdeki battaniyeyi kaldırdı. Hani sadece televizyon karşısında pinekleyecektik? Kendisiyle birlikte beni de ayağa kaldırmıştı. Sadece birlikte Furkan'ın en sevdiği diziyi izleme kararı almıştık. Ne ara konser verme derecesine gelmiştik anlamamıştım ki.
"Bana söz ver bir yemin et sakla mezara kadar." Yorgunluktan tabiri caizse gebermeme rağmen onun enerjisine karşılık vermeye çalıştım. Hâlâ ikinci bir işte çalıştığımı bilmiyordu. Dizi müziği olmasına rağmen sanki bunu biliyormuş gibi hem vurgulu hem de gerilim doluydu.
"Tutulur mu hiç sırlar ölene kadar?" hem televizyon ekranına bakmaya çalışıyor hem de dans etmeye çalışıyordu. Nefeslerini kesik kesik alıyor oluşu, nefes nefese kalması onu yıldırmıyordu. Tek amacı en sevdiği dizisinin şarkısına eşlik edebilmekti. "Kimi suçlu kimi suçsuz, tatlı küçük yalancılar."
Kapının zil sesi tüm evi doldururken Furkan hâlâ yerinde sallanmaya devam ediyordu. Yani bu demek oluyordu ki kapıyı benim açmam gerekiyor. Saatlerce üstünde durduğum için artık üstüne basmamam gerektiğini uyarılar yollayarak bana savaş açan ayaklarıma meydan okudum, kapıya doğru adımladım.
Kapı kulpunun aziz çığlıklarıyla birlikte onu indirip kapıyı kendime doğru çektim. Karşımda Vedat abi duruyordu. Ellerini saçlarının arasına atarak dağılmış saçlarını düzeltti. Yorgunlukla, "Sigaranı alıp gelsene biraz dışarı." dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım.
Artık insanlara daha şüpheci yaklaşır olmuştum. Özellikle de onlarla konuşan insanlara. Bunu anlamış gibi sakince, "Sadece laflayacağız." dediğinde Furkan'ı yalnız başına bırakma düşüncesi kafamı karıştırsa da yine de başımı salladım.
Kapıyı açık bırakarak Furkan'ın yanına salona adımladım. Konserini bitirmiş, koltuktaki yerini almış, heyecanla gözlerini televizyona dikmiş dizisini izliyordu. "Furkan?" diye seslendiğimde başını bana çevirdi ama gözleri hâlâ televizyondaydı.
Bu çocuğun Tatlı Küçük Yalancılar dizisine hayranlığı beni bitiriyordu. Her ay en az bir kere baştan izliyordu, bölüm sayısı da azdı zaten. Onunla izleye izleye diyalogları bile ezberlemiştim.
Bir Türkçesini izliyordu bir orijinalini izliyordu. Bu sıra döngü haline geliyor böyle geçiniyorduk.
"Sigara almaya çıkıyorum." dediğimde başını salladı ama sesini çıkarmadı. "Anahtarı da alıyorum." dediğimde tekrar sesini çıkarmadı başını sallamakla yetindi. Onun bu haline başımı iki yana sallayarak karşılık verdim bende.
Eve hırsız girse ruhu duymayacaktı.
Mutfağa ilerledim, balkonuna çıktım. Mermer üzerindeki sigaramı, çakmağımı alarak balkonun kapısını kapattım.
Mutfaktan da çıktıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Vedat abi hâlâ bıraktığım gibi beni beklerken, anahtarı çekip cebime attım. Terliklerimi de ayağıma geçirdikten sonra kapıyı kapattım.
Birlikte merdivenlerden inerken ikimizden de ses çıkmıyordu. Dış kapıyı da çektikten sonra sokağa çıktık, aynı anda sigaralarımızı yakarken ona döndüm. Sokak lambaları yüzümüze vuruyordu. Çok güzel bir sokakmış gibi belirli aralıklarda çokça sokak lambası bulunuyordu. Ben bunları düşünürken o sıkıntıyla nefesini verdi. "Görmüşsün." diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TA UZAK YOLLARDAN -GAY
Short StoryGüney işlediği hırsızlık suçundan dolayı girdiği karma koğuşta başına geleceklerden habersizdir. Özellikle de bu koğuşun bir reisi olduğundan ve Reis'in sevdası olacağından. "Pusula isterse her daim Kuzey'i göstersin. Benim yolum sensin Güney. Benim...