Çaresizliğin ortasında, ihtimalsiz kalmış bir kurtuluş arıyorduk.
Çözülmez düğümler etrafımızı sardığında, onlardan uzaklaşmak yerine daha da sarılan bizdik oysa ki.
Bir düğüm de biz eklemiştik habersiz.
O düğümleri çözmek için karışmıştık çaresizliğin ortasına ama, ne mümkün?
Dedik ya; İhtimalsiz kalmış bir kurtuluş.Peki ya biz olmayan ihtimali nasıl kovalıyorduk?
Kazanmaktan başka çaremin olmadığı, ama kazanmamın da ihtimali olmayan bir yerdeydim. Bindiğim Yarasa isimli araba Ferit'e aitti. Katıldığı hiçbir yarışı kaybetmemiş bir arabada oturuyordum. Üstelik şoför koltuğunda. Yarışmak benim ne haddime diye düşündüm. Gerçekten hangi akılla binmiştim Yarasaya?
Sol tarafıma baktığımda kendinden fazlasıyla emin kadın şoför beni yenmeye hazırdı. Ben onun kadar usta değildim bu konuda ama sadece kendime güvendiğim için atılmıştım ortaya. Gözüm son ana kadar Ferit'i aradı. Gelmeyeceğine emindim. Bir yanım onu çok merak ediyordu. Şuan burada, bu kadar insanın yanında Ferit'i temsil ediyor olmasam, karış karış arardım Ferit'i. Ama bu arabadan, kazanmadan inemezdim.
Bildiğim tüm duaları okudum. Arabanın otomatik vites olduğunu görünce içim rahatladı. Her yerini kontrol ettim. Yapacaktım, başarabilirdim. Derin bir nefes aldım. Yarış için saniyeleri sayıyorlardı.
Son 5..4..3..2..1..
Bayrak çekildi. Ayağımı gaza basıp sonuna kadar körükledim. Adeta uçmuştum. Bir an zihnimden; ya kontrolü kaybedersem diye geçirdim. Ne de olsa uçuyordum. Gittiğim yol düzdü. Ama az ilerisinde viraj vardı. Derin nefesler aldım. Kendi kendime çığlık atıyordum. Hem hızdan korkuyor, hem de ayağımı gazdan çekmiyordum. Viraj sağa doğruydu ve direksiyonu kıvırmadan saniyeler önce frene basarak, arabanın arka tekerleklerini sola doğru patenaj çektirmiştim. Kulağıma dolan tekerlek sürtme sesleri beni ürküttü. Gözlerim yandaki şoföre kaydı. Benden biraz önde gidiyordu. Ama benim onu geçmem gerekiyordu.
"Yaparsın Seyran!" diye bağırdım kendime.
Benden başka kimse bana ses veremezdi şuan.
"Ferit için! Hiç kaybetmemiş Yarasa için! İmkansızı imkanlıya çevirmemek için!"
"Hadi Seyran! Rezil etme beni!"
Eğer kaybedersem bu arabadan inecek yüzüm olmazdı. Tüm gücümle abandım gaza. Ellerim titriyordu, dizlerim titriyordu. Nefesim titriyordu. Yanımdaki şoförü geçtiğim birkaç saniye tam mutlu oluyordum ki, beni yeniden geçti. O an anladım ki, mutlu olmayacaktım. Hatta o kadını geçip geçmediğime bile bakmayacaktım. Bir tek yola odaklanıp kendi canımı hiçe sayarak sürecektim. Kendimi hiç düşünmeden son düzlükte hiç gözlerimi yoldan ayırmadan uçtum. Neredeyse oturduğum yerden kalkacaktım. Bitiş çizgisine ulaşabilmek için direksiyonu yerinden çıkarırcasına bastım gaza.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı çapkını
FanfictionBu günü diğer günlerden farklı kılan şey, sadece yaşadığım şehri değiştirmem değildi. Tatmadığım ve bana yabancı olan duyguları gün yüzüne çıkaran ukala adamdı. Kendi öz babam çocuk tembihlercesine bu ukala adamdan uzak durmam gerektiğini, asla ilet...