27. Bölüm

1.5K 118 92
                                    

Asla dediğin ne varsa, aksini yapmaktı aşk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Asla dediğin ne varsa, aksini yapmaktı aşk...

Nerdeyse tüm günümü akşamki yarışa çalışarak geçirmiştim. Yarış saati gelip çattığında tüm alan, her çeşitten insanlarla kaplanmıştı. Ben de onların aralarından bir karınca misali geçip arabama binmiştim. Pistteydim, daha birkaç dakika öncesinde sevgilimden motive edici bir konuşma dinlemiştim.

"Seyran sen hep kazanıyorsun. Yine kazanacaksın. Artık senin için de kaybetmek imkansız"

Duyduklarımı hiç zihnimden silmeden defalarca tekrar ettim. Geri sayımın başlaması ve öten düdük sesi tüm heyecanımı unutturmuştu. Artık bu anlarda sadece ben vardım. Ben ve arabam. Tek niyetim öne geçmek ve önce bitirmekti. Daha önce de böyle kazanmıştım. Ölümüne sürerek kazanabiliyordum.

Arabaya patenaj çektirdim, virajlarda durmadan kaydım, tüm gücümle abandım gaza. Yine ve yeniden, dualarımın ve ekstra bileğimin gücüyle kazandım yarışı. Alışılagelmiş bir heybetle gururluca indim arabamdan. Gülçin hanımın yanında durduğumda elime uzatılan zarfı mutlulukla aldım. Bu defa kimse benim aldığım paranın miktarını değiştirmemişti. Gerçekten hakkım olanı aldığım için benden mutlusu yoktu.

Yarış alanında beni çoğunluğun tebrik etmesinin ve bana olan slogan seslerinin biraz olsun azalmasının ardından gecenin sonuna yaklaştığımızı hissetmiştim. Herkes ağır ağır dağılıyordu. Biz de gemiyi en son kaptan terk eder misali yavaştan toparlanıp Gülçin hanımla biraz çay içtikten sonra eve dönmek için yola çıktık. Yol boyunca Ferit bana ettiği iltifatlar yetmezmiş gibi yoğun duygulu ve aşk barındıran şarkılar dinletti. Hem de her zamanki gibi son seste.

...En temizi benmişim gibi dolaştım.
Sokaklar hep benim oldu.
Yeryüzünde hiçbi' yer senin değildi.
Gül yüzün bana doğdu.
Seni de beni de yormuş bu dünya güzel kız.
Hayallerimizde olduğu gibi.
Kaçıp gitmek ister beynimin odaları.
Sevmeyi seninle unuttuğu gibi...

Yalıya vardığımızda aklıma eski günler geldi. Evde beni sevmeyen iki insan. Aralık bırakılmış pencerem. İçeriden gelen belirsizlik. Acaba yakalanacak mıyım düşünceleri...

Artık bu düşüncelerden barındırmıyordu zihnim. Hem ben rahattım. Hem de yüreğim.

Bir insanın yüreği rahatsa, ondan mutlusu yoktur. Bir sorunu aklınla halledebilirsin. Ama bir sorunu yüreğinle halledemezsin. Çünkü çoğu zaman doğru sesler vermez. Yanıltır seni. Yapmaman gerekeni yaptırır, sonunda mutsuz olacağın şeylere seni iter. Özellikle de senden uzakta olan ve seni sevmeyen insanlara yaranmanı ister. Seni sevmeyeni ve senden kaçanı sevdirir. İmkansız olana bağlanmanı ister. Sen tabi ki istemezsin. Ama seni öyle bir hale getirir ki, istiyor muyum acaba? diye bile düşünebilirsin. Acıdığın biri, seni acınacak hale düşürebilir. Yüreğindeki merhamet yüzünden kaybeden sen olabilirsin. Ama eninde sonunda, er ya da geç yine de kazanan olacağını asla unutma. Yüreğin doğru sesler de verebilir. Ve eğer doğru bir ses veriyorsa, en güzel haline ulaştırır seni. Ama biz sonucunu görene kadar, hangi ses doğruydu bilemeyiz. Bu yüzdendir ki yüreğimizin verdiği her sesi dinleriz. Dinlemeye mecburuz. Çünkü "Doğru bir ses vermiş olabilme ihtimali var". Her şeye ve herkese rağmen inatla yüreğimizi dinleyelim...

Yalı çapkını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin