"Çağdaş uyandı mı?" diye sordu adam.
Sabaha karşı eve gelen çocuk, akşam saatlerinde uyanıp işe gittiği bir döngü oluşturmuştu.
"Uyanır birazdan." diye yanıtladı mutfaktan çıkan Gülşen Hanım. Oturma odasında oturan eşine bakıp karşısında ki koltuğa oturdu.
"İkinizle de konuşmam gerekiyor Gülşen." dedi Haluk bey.
"Ne oldu Haluk, evhamlandırma beni kötü bir haber mi?" diye endişeyle kırışan yüzündeki çizgiler belirginleşti.
"Değil değil sen gönlünü ferah tut." diyerek rahatlatmaya çalıştı kadını. İyi bir haber vermeyecekti aslında özellikle de Çağdaşla büyük çatışmalar yaşayacağı belliydi.
"Ben sabredemeyeceğim Çağdaş'ı uyandırayım" dedi kadın.
5 dakika sonra önden Gülşen Hanım arkasından da uykulu gözlerle Çağdaş salona girdiler.
"İyi akşamlar oğlum gel otur." dedi adam şefkatle.
İkiletmeden babasının karşısındaki tekli koltuğa oturdu Çağdaş. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Babasının her zamankinden daha yumuşak çıkan sesi bir şeylerin geleceğinin habercisiydi.
Lafa nasıl gireceğini düşündü Haluk Bey.
"Bir haftadır kardiyolojiye gidiyorum. Sakin ol hanım. Böyle yapacaksınız diye haber veremedim. Neyse lafımı bölmeden dinleyin. Kalbim çok iyi durumda değilmiş. 3 stentim var zaten. Doktorumun kesin isteği; stresten ve beni yoracak işlerden uzaklaşmam. Emeklilik zamanımı yasalar değil kalbim belirledi anlayacağınız."
Rahatsızca yerinde kıpırdandı Çağdaş. Babasının sağlığı her şeyden önemliydi elbette. Ama o eczane saatli bir bombaydı ve bir gün Çağdaş'ın elinde patlayacağı belliydi.
Barmenlikten kazandığı para, bahşişlerle beraber yetiyordu aslında çocuğa. Kimi kandırıyordu ki arabası ve motoru babasının hediyesiydi. Üstelik Amerika macerasının ödemeleri hâlâ ailesinin üstünde yüktü.
"Özetle ben emekli oluyorum ve eczaneyi devralman gerekiyor Çağdaş." dedi oğlunun gözlerinin içine bakarak.
Panikledi oğlan. Beklediği şeyin gerçekleşeceğini bile bile "Baba ben ne anlarım eczaneden? Okul bitince bütün ilişkimi kestim." demekten kendini alamadı.
"Hatırlarsın oğlum kaç yıl eğitimini aldın." Sanki kendisini de ikna etmeye çalışır gibiydi Haluk Bey.
"Özel üniversitede derslerden güç bela geçtiğimi hatırlatayım istersen." dedi inatla.
"Halide Abla var ona bıraksan?" diye sordu umutla. Bu son kurşunuydu oğlanın.
"Saçmalama Çağdaş." Babasının sesi giderek sertleşti. "Başında eczacı değil kalfa olan eczane mi olur? Halideye bu kadar güveniyorsan sana yardımcı olacağı konusunda güvenebilirsin."
"Anne bir şey söyler misin?" diye ümitle kadına baktı Çağdaş. "Ben istemiyorum bu işi."
"Oğlum zamanı gelmişti. Barmenlik yapmak gerçek bir iş mi sence? Bütün gece aklım sende, uyku uyuyamıyorum. Nereye kadar böyle devam edeceksin?"
"Benim mutluluğum daha önemli sanıyordum."
"Annecim elbette önemli ama bazı hayat gerçekleri de var işte. Hayatını sonsuza kadar bar köşelerinde gecen gündüzün belli olmayan bir işte heba mı edeceksin. Sen de daha rahat edersin hem."
"Offf, babamınki gibi heyecansız tek düze sıkıcı bir hayat yaşayıp sonra kalp krizi geçirmemek için inzivaya çekilmeliyim değil mi?"
"Çağdaş, oradan gelen gelire ihtiyacımız olduğunu hatırlatmak istemiyorum ama borcumuz var farkındaysan. Dolar da bu haldeyken..." Yavaş yavaş öfkelenmeye başlıyordu adam.
Yine Amerika macerasına gelmişti konu. Tamer aklına gelince elleri titredi sinirinden. Ailesine karşı hem mahcup hem de borçluydu. Utanıyordu. "Arabamı satar öderim." demek isterdi. Ama arabasını çok seviyordu Çağdaş. Ayrıca arabası da babasına aitti. Kendisinin cebinde birkaç yüz lira dışında para yoktu. İtiraz sebepleri tıkanmıştı.
"Bari düzgün bir mahalle olsaydı." diye söylendi.
"Oğlum yıllardır ekmeğimizi oradan kazandık nankörlük etme. Çok iyi insanlar tanıdım orda."
Söylediklerinde doğruluk payı vardı adamın ancak Çağdaşın uyum sağlayacağından oldukça endişe duyuyordu.
Umarım 30 yıldır iyi dostlar edinmişimdir de Çağdaş'ı kollarlar diye düşündü.
Oğlunu çok sevdiği dükkan komşusu Ömer'e emanet etse? Yok yok bu iyi bir fikir değildi o ve arkadaşları Çağdaşın gay olduğunu öğrenirlerse işin sonu kötü olurdu.
Sessizliği Çağdaş bozdu. "Ne oldu baba daldın? Planının kötülüğünü mü düşünüyorsun yoksa?" diye alay etti.
"Planım kötü falan değil, olması gereken bu. Senden ilk kez bir şey rica ediyorum belki de son olacak. Kırma beni."
Duygu sömürüsü ebeveynlerin nükleer silahı gibi bir şeydi gerçekten de. Madem babası ısrar ediyordu. Bir denemekten zarar gelmez diye düşündü. Kararının saçmalığını da anlayacaktı sonunda adam.
"Tamam nasıl istersen baba. Sizi bu borca ben soktum madem. Emrinizdeyim."
"Önce Yavuzla konuşup işten ayrıldığımı söyleyeyim." dedi.
Arkasında düşünceli bir baba ve sevinçten ağzı kulaklarına varan bir anne bırakarak odasına gitti.
Planının kadar kolay kabul edeceğini düşünmemişti Haluk Bey. Şüphe etti istemeden.
"Gözümüz aydın sonunda oğlumuzu o önlükle göreceğiz Haluk Bey." dedi karısı tüm iyimserliğiyle. "Hem düzgün bir işi olacak. Her gün endişelenmekten çok yorulmuştum."
Kafa salladı adam tereddütle. "inşallah hanım." dedi
Çağdaş: Yavuz naber?
Yavuz: İyidir senden? Hayırdır
Çağdaş: Bana izin vermen lazım
Yavuz: Neden diyeceğim de korkuyorum
Çağdaş: Hiç sorma kardeşim
Yavuz: Ne kadar yoksun
Çağdaş: 1 hafta falan. İdare eder misin?
Yavuz: Zor ama seni de kovacak halim yok
Çağdaş: Sağ ol Yavuz
Yavuz: Ne haltlar karıştırıyosun bilmiyorum ama bol şans Çağdaş
Üniversiteden arkadaşıydı Yavuz. Tamerle ilişkilerinin de Çağdaşın ayrılık sonrası yaşadıklarının yakın şahidiydi.
İşletme mezunu oğlan, babasının sayesinde kendi barını açmış işletmeciliğini yapıyordu.
Bar işletmek için üniversite okumasına gerek olmasa da babasının da bir adı vardı iş dünyasında. Zenginlere özgü formaliteden diplomasını almış, babasının yurtdışında gözde okullarda okuma teklifini gönül rahatlığıyla reddetmişti.
Bu kadar özgürlük; daha kısıtlı maddi imkanları olan, üç beş gayrimenkulu çalışarak elde edebilmiş, üst orta sınıf aileye sahip Çağdaş'a kısmet olmamıştı.
Çağdaş
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının İlacı (BxB)
General FictionMahallenin 30 yıllık eczacısı Haluk Bey eczanesini oğlu Çağdaş'a devretmek zorunda kalır. İşinden nefret eden Çağdaş için ise bu mahalleye, özellikle dükkan komşusu Ömer'e alışmak oldukça zor olacaktır