Ömer karanlık ve kepenkleri inmiş eczaneye baktı dikkatle. Sokağın başında gördüğünü hatırladığı Çağdaşın park halindeki arabası ve eczanenin önündeki Yavuzun arabası kombinasyonuyla hissettiği duygulara anlam veremedi.Aklına gelen ihtimallerin hepsi birbirinden rahatsız ediciydi. Kıskançlıkla kıvrandığını hissetti. Yavuzdan şüphelenmekte haklıydı; ama demek Çağdaş da boş değildi ona karşı. Karanlıkta baş başa mal sayımı yapmıyorlar herhalde diye düşündü ve hızlıca arabasından indi.
Umursamamaya çalışarak dükkanına girerken Yavuzun olduğunu tahmin ettiği sesi tırmaladı kulağını. Öfkeli çıkan bir tonda adını anıyordu adam." Şu Ömer denen kıroyla bile ilgilisin ama beni asla görmüyordun"
Nerden duyduğunu açıklayacak makul bir seçeneği olsa,o kıro lafının çıkmasını sağlayan diş ve dudaklarını hakettiği yumruklara kavuşturmak isterdi aslında ama güçlükle kendini tutarak dinlemekle yetindi.
Madem onun hakkında konuşuluyordu olanları öğrenmeye hakkı vardı onun da.
Adı geçtikten sonra yerinde ve sakin kalamadı. Bir yandan da merak büyük bir zaaftı insanlar için. O da karşı koymadı ve iyice gizlenerek kapıya yanaştı.
İçeridekiler öyle hararetle konuşuyorlardı ki kendisini fark edemezlerdi zaten.
Yavuz net bir şekilde Çağdaşa kendini açarken Ömer ise duyduklarının şaşkınlığıyla ve kapı dinlemiş olmanın utancıyla sarsılmış durumdaydı. Sanki ayakları oraya demirlenmişcesine de uzaklaşamıyordu.
Adam dışarı çıkmadan önce kendisini güçlükle galerinin girişine gizledi, yakalanma korkusuyla nefes nefese kalmıştı farketmeden.
İçeri girişini muhabbete dalmış ve gülüşmelerini duyduğu Hakan ve Mine farketmemişlerdi bu da ona kendini toparlama süresi vermişti bir anlığına.
Sakin kalmaya çalışarak içeri yürüdü. Çağdaşın bana karşı hisleri var düşüncesi beyni işgal ederken arkadaşına gülümsemeye çalıştı.
Ooo kardeşim gelmiş aradım ama açmadın" dedi Hakan Ömeri karşılarken.
"Evet, müsait değildim Hakan. Mine sen de geç kalmışsın Hakan idare ederdi çıksaydın keşke."
"Ne bileyim abi arabayı alacaklar deyince bekledim." Ömerin bahanesinin saçmalığını anlamayacak kadar dağınık kafası sağolsun Hakanla zaman geçirme istediğini kimse tahmin etmeden konu kapanmıştı.
"Ömer yavrum senin satışı ıslatıyo muyuz?
" Olur gülüm, burda mı içelim mekana mı gidelim"
"Burda olsun ya dertleşiriz de biraz."
"Ben önce Mineyi bırakayım sonra da içkileri alayım bekle o zaman"
"Tamam kardeşim patron koltuğun bana emanet" dedi Hakan gülerek.
"İyi akşamlar Mine" dedi kıza dönüp
"Sana da abi" dedi Mine utangaç bir tavırla.
Çağdaş'tan
Çağdaş biraz daha burada oturursa hava tahminlerine göre gelmesi beklenen şiddetli yağmur sırasında yolda kalacaktı.
Kendini elinden geldiğince toparlayıp dükkanı kontrol etti çıkmadan önce, sonra kapıyı kilitledi ve alarm sistemini aktif etti.
Arkasını döndüğünde arabasından elinde poşetlerle inmekte olan Ömeri fark etti. Keyifle ıslık çalıyordu adam.
Yavuzla yaptığı yorucu konuşmadan sonra Ömer'i görmek kalbi için yorucuydu. Onu dikkatle izleyen biri rahatlıkla çözmüştü işte her şeyi. Çağdaşın da kendini çözümlemesine yardımcı olmuştu aslında Yavuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının İlacı (BxB)
General FictionMahallenin 30 yıllık eczacısı Haluk Bey eczanesini oğlu Çağdaş'a devretmek zorunda kalır. İşinden nefret eden Çağdaş için ise bu mahalleye, özellikle dükkan komşusu Ömer'e alışmak oldukça zor olacaktır