Bürosunun olduğu sokağa geldi ve kendisine ait olduğu yazısız kurallarca belirlenmiş olan park yerine girdi Ömer.Titrek yanan sokak lambasına sövmeden edemedi. Her şeye sövesi vardı da defalarca bildirilmesine rağmen hâlâ tamir edilmemiş sokak lambasına şans gülmüştü demek bu gece.
Cebinden anahtarı çıkarıp anahtarı güçlükle yuvasına sokmaya çalışırken bir fenerden geldiğini tahmin ettiği ışık gözüne çarptı.
Dengesini zor kurup sol tarafına doğru yürüdüğünde yan komşusu olan Haluk Bey'in eczanesinin kepenginin kaldırılmış olduğunu ve içerisinde de birinin el feneriyle gezdiğini gördü. Kapı önüne de bir motor parkedilmişti.
Hışımla içeri girdi. Gerçekten çok öfkeliydi.Onun mahallesinde hırsızlık ha? Daha anasının karnından doğmamıştı öyle bir yiğit.
Kasanın altındaki dolabı karıştıran uzun boylu ince yapılı genci tutup duvara çarptı.Çocuğun telefonu olduğunu anladığı şey elinden düştü ve fenerin sönmesinden anlaşıldığı üzere kırıldı.
"Aaaah! napıyosun lan bırak beni" dedi oğlan. Sokak lambası hariç ışık yoktu içerde, birbirlerinin yüzlerini göremiyorlardı. Sadece hızlı nefes alışverişleri ve çocuğun can acısıyla inlemesi duyuluyordu dükkanda.
Çağdaş'tan
Babamın isteklerinin matruşka bebeklerinden ilham aldığını asla düşünmemiştim.
Şimdi de gecenin bu saati eczaneye gidip unuttuğu belgeleri almamı istemişti. Yarın erken saatte devir işlemleri için hazır olmalıymışız.
Sabah gider alırım desem de dinletemedim. Trafik olur aksilik çıkar bahaneleri etkili olmayınca ben gidip alayım kozunu oynadı. Sabah insanı olmadığımı bilmesinin de etkisi olabilirdi tabi bu ısrarında.
Sonuç olarak motoruma bindim ve yeni iş çevreme, daha doğrusu günahkarların sıkıcılıkla boğularak cezalandırıldığı cehennemime doğru yola çıktım.
45 dakikalık yolculuktan sonra eczanenin önüne geldim. Başımı kaldırıp Soydan eczanesi tabelasına baktım burukca. Babamın kıymetlisi, Halide ablanın üniversiteye giden oğlunu okutabilmesini sağlayan işiydi burası. Benim için ise anlamsız bir beton yığınıydı.
Motorumu kaldırıma park ettim. Anahtarla kilidi açtım fazla ses yapmamak için kepenkleri geçebileceğim kadar kaldırdım ve içeri girdim.
Siktiğimin ışıklandırmasının düğmesi nerede diye elimde duvarı yokladım ama anlaşılan uzaktaydı.
Telefonumun fenerini açıp babamın tarif ettiği yerde dosyayı aramaya koyuldum.
Derken birisinin içeri dalışı ve beni kolumdan çekip duvara çarpışı bir oldu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının İlacı (BxB)
Ficción GeneralMahallenin 30 yıllık eczacısı Haluk Bey eczanesini oğlu Çağdaş'a devretmek zorunda kalır. İşinden nefret eden Çağdaş için ise bu mahalleye, özellikle dükkan komşusu Ömer'e alışmak oldukça zor olacaktır