İnsan ne garipti. Yapmam dediği şeyleri yapardı, söylemem dediği şeyleri söylerdi.
Hele birini, bir durumu, bir olayı kınadıysa mutlaka yaşardı.
Bende onu kınamıştım. Öyle birisi ile aynı masaya oturmam demiştim.
Ne kadar yazık!!
Olaya annemi karıştırmak istemediğim için üniversiteden arkadaşım diyerek yalan söyledim. Yalan'ı da hiç sevmezdim. Ama annem işimle ilgili detayları birmemeliydi. Gizliydi. Gizli kalmalıydı. Annemi de tehlikeye de atanazdım. Bazen bilmek bile kurban olmak için yetiyordu.
Emel ile bir kafede oturmuştuk. Aynı masadaydık. Karşımdaydı. Yine çok açık giyinmişti. Malesef bir de bacak bacak üstüne attığından kafedekiler kız-erkek hepsi ona bakıyordu. Dikkat çekiciydi.
Ben bile rahatsız olmuşken onun umurunda bile değildi. Bakışlarımı ellerime sabitledim. Garson sipariş almaya geldiğinde Emel Hanım'ın içine düşecek gibi oldu. Ben çektim aldım sert ve uyarıcı bakışlarımla.
Neden yaptığımı bilmeden.
" Lütfen birdaha evime gelmeyin! " diyerek ikazda bulundum önce. Çok sinirlenmiştim. Hakkımda herşeyi bu kadar detaylı biliyor olması... Canımı çok sıkıyordu.
" Arkadaşın yüzünden konuşamadık. Evet sana karşı hâlâ tavrım aynı. Küstahın tekisin!"
Söyledikleriyle sinirlenmemeye çalıştım. Sustum, sustum...
" Ama anlatacaklarım çok önemli. Kara'yı nasıl alt edeceğini biliyorum."
Ne diyecektim ki...
" Emel Hanım!" diyebildim. Vurgulu bir tonda ama gelen garson korkarak çaylarımızı bıraktığında vurgum yarım kaldı.
" Şu hanımı ortadan kaldırsak mı?"
Ben ne diyorum...
" Böyle iyi," dedim kaşlarımı çatarak. Burda olmak bile fazlayken.
" Bak Alper, bana güvenmediğini biliyorum. Evet şımarık biri gibi durabilirim. Babamın yaptıklarını da onaylamıyorum. Fakat Kara... Ondan kurtulmamız lazım. Hem senin, hem bizim. Bunun da tek yolu seninle işbirliği yapmak. Yani senin de benimle." dediğinde çayından bir yudum alıp gözlerini bana dikti.
" Lütfen düşün Alper."
O kadar araftaydım ki şuan.
" Benim gitmem gerek. Senden cevap bekliyor olacağım. Cevabına göre vereceğim bir istihbarat var. O zaman beni anlarsın."
Ayağa kalkıp bana göz kırptı. Saçlarını savurarak kafeden ayrıldı.
Ben az önce ne yaşamıştım.
Oturdum bir çay daha söyledim kendime. Düşünmeye başladım. Ne yapacağımı düşünmeye... Çalan telefonla irkildim. Babaannem arıyordu.
" Efendim Babanne," diyerek açtım telefonu.
" Selamünaleyküm, Alperim. Nasılsın oğlum."
" Aleykümselam Babannem, iyiyim dışarıdayım. Sen nasılsın? Dedem nasıl? "
" İyi iyi maşallah bak ne diyeceğim akşama Enes oğlumu da al gel. Deden ne zamandır satranç da onu yenmedim diyor. "
" Tamam babaannem sorayım dönerim sana."
" Ha yaşa evladım." deyip her zaman ki neşeli haliyle kapattı telefonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAHNÜMÂ
Teen FictionRahnümâ : Yol gösteren, kılavuz... Kendine Gel!! Adlı kitabın ikincisidir...