16.Bölüm

586 62 128
                                    

Alperden

Duyduğum silah sesi ile tüm düşüncelerimden sıyrılıp kendimi Zehra'nın önünde siper almış hâlde buldum. Süleyman Amca daha ne olduğunu anlamamışken ben Zehrayı koruma içgüdüsü ile belimde ki silahıma davranmıştım.

Herkes korku ve telaşlı bir hâlde koşturmaya başlamıştı. Emel kürsüden inmiş etrafa bakınıyordu. Silah sesinin kimden geldiği ise belirsizdi. Allahtan kimse vurulmamıştı.

Süleyman Amca bize dönüp " İyi misiniz?" diye sordu. Sinirli görmüştüm onu. İlk defa. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Bildiğim tanıdığım kişiden oldukça farklıydı. Evladının ve arkadaşlarının böyle bir geceye tanık olması canını acıtmış olmalıydı.

" İyiyiz Süleyman Amca" dediğimde Zehra yanıma geçmişti. Gözleri dolu doluydu. Neredeyse ağlayacaktı. Elleri titriyordu.

" Kızım korkma, korkma güzelim." diyerek sıkıca sarıldı ona Süleyman Amca.

Bense hiçbirşey yapamadım. Birşey diyemedim. Zehra'nın arkadaşları da korkmuştu. Hepsinin yüzleri kireç gibi olmuştu. Sessizce bekliyorlardı. Zehra ağlamaklı sesiyle mırıldandı.

" Lütfen gidelim babacım. Lütfen, daha fazla burda kalmak istemiyorum." 

Endişeden ziyade sitemkârca söylemiş bir cümleydi bu. Zira bunu söylerken sanki benden uzaklaşmak istiyormuş gibi hissetmiştim.

" Gidiyoruz güzelim. Sakinleş. Kimseye birşey olmadı."

Süleyman Amca onu sakinleştirmeye çalışıyor bir yandan da bana kaş göz yapıyordu. Ben burdayım dercesine başımı salladım. Süleyman Amca da elini omzuma koydu ve kulağıma fısıldadı.

" Dikkat et Alperim. Dikkat et."

Onlar gittikten sonra olayın iç yüzünü öğrenmek için kaldım. Emel'in burda olacağını düşünmüştüm ama ilk gidenlerden biri olmuştu. Kara ve ailesi de yoktu etrafta. Kaosu çıkarıp gözden kaybolmuşlardı.

***

Dün gece Kara'nın evinden ayrıldıktan sonra sahile geçtim. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı. Düşündükçe anlamıştım ki Zehra bende gördüğümden daha fazlasıydı. Kalbim bana gerçekleri fısıldadı. Seviyordum onu. Sevdalıydım.

Onu kaybedeceğimi zannederken nasıl da siper olmuştum canımı hiçe sayarak. Ben... Hiç düşünmemiştim ki..  ihtimal dahi vermemiştim onu sevdiğime.

Fakat Enes ona olan sevdası, kaybetme korkum. Hepsi bir olmuştu da yüreğimde sıkışıp kalmıştı sanki. Aynı çemberin etrafında dolaşıp durmuş, sonunda yine başladığım yere varmıştım. Zehraya...

Yıllardır kardeş gibi gösterilen, görülen o kız. Meğer yüreğimde yıllardır saklıymış. Saklıymış  da bir ben görememişim.

Bir de Emel var tabi. Beni sevgilisi gibi tanıtan Emel. Bunu duyan Zehra. Ve Süleyman Amca. Tüm bunların içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Labirent de yolunu kaybetmiş gibiyim. 

Aklımda ki soru işaretlerini bir kenara bırakıp arabamdan indim. Eve gidip uyumaya ihtiyacım vardı. Duyduğum ezan sesiyle birlikte tekrar aracıma binip camiye doğru sürdüm. Sabah namazını cemaatle eda edip eve öyle geçecektim.

Soğuk suyla abdest aldım. Ve camiye besmele ile girdim. Ruhum kalbim öyle huzurla doldu ki. Yarabbim ne büyüksün.

Namazımı eda ettikten sonra çıktım camiden. Gökyüzü öyle güzeldi ki. Hava da bir koku vardı, etraf sessizdi. Kuşlar cıvıl cıvıldı. Gülümsedim. Özgürce uçan güzel kuşlara baktım ve gülümsedim.

RAHNÜMÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin