41.Bölüm

328 32 146
                                    

Enes'in Anlatımıyla

İyi değilim dostlar...

Kaç gündür yaşadığım şey halis mi?

Sarma, börek, kurabiye, kek, baklava...

Baklavanın yeri ayrı tabii.

Kuru fasulye, pilav, karnıyarık...

Midem bayram ediyor evet ama tansiyonum fırladı. Şekerim bile çıkabilir şu iki haftada.

Ailemin yanına taşındım. Daha doğrusu  Süleyman Amca ( Yani babam.) Böyle olması gerektiğini söyledi.

Yılların hasretliği var üstüne  bir de biz duvar örmeyelim dedi. Bende kabul ettim. Dünden razıydım aslında ama  orası aramızda biliyorsunuz.

Günlerim nasıl mı geçiyor?

Sabah uyanıyorum kahvaltı hazır, Acelem olursa yanıma birşeyler koyuyor annem. Dualar ile uğurlayan biri var artık beni. Tarifi imkansız bir duygu bu.

Geç kalınca merak edip arayan, akşama ne yemek yapayım diye soran...

El bebek gül bebek bakıyor bana annem. Geç bulduğum papatya kokulu canım annem.

Yediğim her  yemeğin tadı sanki aynı. Ama sorsalar bu yemeği kim yaptı bilirim. Çünkü annemin el lezzetinin tadı bende ayrı.

Bazı sabahlar uyandığımda rüyada zannettim kendimi. Tekrar uyumaya devam ettim. Bitmesin istedim bu his, ailem hiç gitmesin benden.

Bir de Zehra var.

Kardeşim...

Alper'in yanında şimdi. Doya doya görüşemedim onunla. Aldı elimden kardeşimi. Ah ulan diyorum kendime biraz daha erken bulsaydım ailemi, verir miydim ben sana kardeşimi.

Ucuz yırttı bizim Polis Bey.

Amma bu kayınçoluğumu göstermeyeceğim anlamına gelmiyor tabii...

Kalbimmm... Merhem Hanım... Vuslatımız için gün saydığım kadın. Evlenme teklifim üzerine, ailemi bulmamla birlikte yaşanan gelişmelerden dolayı bazı şeyleri rafa kaldırmıştık. Fakat bu raftan geri almayacağımız anlamına gelmiyordu. Yani Allah'ın izniyle bu akşam annem hafiften Beril Teyzeye çıtlatacaktı.

Herkes bizde toplanıyordu. Artık bu eve  ( Enes için yuva ) bizim ev diyebiliyordum. Nasıl bu kadar çabuk adapte olduğumu bende anlamıyordum. Yıllarca içimde dolup taşan hasret bir anda kendini bırakmıştı. Belki de sevgi seline kapılan küçücük bir çocuktum.

Şimdi mutfak kapısında annemi izlerken dolan gözlerimden anlıyordum bunu. Bazı insanlar için günlük rutin olan şey benim için hayaldi. Ve ben bu hayalin gerçekliğini ara ara sorguluyordum.

" Sultanım neler yapıyor bakalım?" diye rek annemin yanağından makas aldım. Evet çok yaramaz bir çocuktum.

" Oğlum dur bıçak var elimde dikkat." Annem telaşla bana çemkirirken azar yediğim için şükrettim.

" Peki Sultanım. Eee neler yapıyorsun?

" Soğan doğuyorum, yavrum."

Soğan doğramayı da hiç sevmem. Ama izlemeyi severim.

" Hatta şöyle yapalım. Sen soğan doğra bende diğer hazırlıklara bakayım."

Kaşlarımı çattım. Annem şaka yapıyor olmalıydı bana. Ben ve soğan doğramak...

RAHNÜMÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin