Zehradan
Kapının önünde baygın hâlde babamın beni görüp eve çıkarmasıyla birlikte çıkan ateşim giderek şiddetlenmişti.
Çocukken de böyleydim hemen hasta olurdum. Fakat bu sefer uzunca bir süre yağmurun altında kalmışım, farkında bile olmadan.
Şimdi hastanede ateşimin düşmesini bekliyorduk. Baş ucumda annem ve babam vardı. İnsanın ailesi kadar değerli bir hazine yoktu. Ki ana baba hakkı da çok mühimdi.
Boncuk boncuk bana bakan babama gülümsedim. Babalar kız çocuklarının ilk kahramanıydı. Canım Babam...
" Kızım nasılsın?" diye sorduğunda annem de elimi tuttu.
" Hâlâ ateşi var. Allahım yardım et."
Bense sadece gülümsedim. Cevap veremeyecek kadar yorgundum. Ve çok üşüyordum. Üst üste battaniyeyle sarılasım vardı. Fakat üzerimde çarşaf bile örtülü değildi.
Göz kapaklarım yorgunluktan kapanırken annemle babamdan ziyade gözümün önünde onun silüeti vardı.
Alper...
Gerçek miydi? Yoksa hayal mi.
***
Emel : Alper aramalarıma neden cevap vermiyorsun?
Emel : Tam 17 kez aradım seni neler oluyor?
Emel : Endişelenmeye başladım
Emel : şimdide telefonun kapalı!!!
Emel : Sana birşey olursa ne yaparım ben
( Bu mesaj silindi.)
Emel : Keşke bilseydin tüm bunları sana aşık olduğum için yaptığımı
( Bu mesaj silindi.)
Gece gerçekten uzun sürmüştü. Rabbime şükürler olsun ki onun izniyle sevkiyatı durdurup adamları tutuklamıştık. Gençlerin aklını bulandıran o iğrenç şeyleri satamayacaklardı.
Herşeyin bir bedeli olur derler ya. Bu sefer bu bedeli kardeşim ödemişti. Vurulmuştu. Allahıma şükürler olsun ki hayattaydı ve durumu gayet iyiydi. Kısa bir operasyon geçirdikten sonra odaya almışlardı.
Biz sabaha kadar düşmanla savaşırken o da ölüm kalım savaşı vermişti.
Dünya üzerinde herkes aynı anda başka bir şey ile meşguldü işte. Herkesin imtihanı farklıydı. Bazen de imtihan sessiz kalmamak idi. Zulüme, zalime...
Aykut kahve kupasını bana uzatırken " Şimdi ne olacak yiğidim?" diye sordu. Hastanenin kafesinde oturmuştuk. Aykut da bizim ekiptendi. Oldukça cevval birisiydi.
" Adamları konuşturmaya çalışacağız. Sorguya sen gir,o konuda oldukça iyisin. Tek bir ipucu bile çok işimize yarayacak." dediğimde Aykut gülümsedi.
" Sende git dinlen, uykusuzluktan gözlerinin feri sönmüş. "
" Alışkınım ben. " derken kahvemden bir yudum aldım.
" Enes bir gözlerini açsaydı. " diyerek devam ettim konuşmama.
" Açacak merak etme. Sen dediğimi yap. " diye ısrar etti Aykut.
" Bir iki saatliğine eve geçeyim madem. Telefonumun şarjı da bitti. " dedim.
***
Alperden
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAHNÜMÂ
Roman pour AdolescentsRahnümâ : Yol gösteren, kılavuz... Kendine Gel!! Adlı kitabın ikincisidir...