18.Bölüm

564 55 106
                                    

Enes'in Anlatımıyla

Adımlarımı öyle hızlandırdım ki hem Alperden uzaklaşmaktı niyetim hem de aklımda ki düşüncelerden sıyrılmak...

Yürüdüm yürüdüm yürüdüm..  Ne kadar yürüdüm bilmiyorum. Nereye yürüdüğümü de. Yanımdan insanlar geçiyor... Genç, yaşlı, kadın, erkek çocuk... Buğulu bir gözle bakıyorum onlara ama görmüyorum. Elimde neredeyse düşecek gibi tuttuğum ceketim yürüyorum işte öyle.

Denizden gelen dalga seslerini duyuyorum. Yanımdan geçip giden insanların uğultusu doluyor kulaklarıma. Boş bir bank ilişiyor gözüme. Oturuyorum. Karşımda uçsuz bucaksız deniz. Seyre dalıyorum. Bir günü daha biterken bu şehirde yalnızlığımla başbaşa bırakıyorum kendimi.

Sonra nedensiz yanımda bir nefes hissediyorum. Başta umursamıyorum. Ama başımı çevirip baktığımda görüyorum onu. Bir çocuk...  Yırtık ayakkabıları, üzerinde ince bir kazak üşümüş ellerinde yara bantları ile bakıyor bana. Öyle bir gülümsüyor ki. Gözleri ışıl ışıl parlıyor. Benim aksime, mutlu gözüküyor. Birşey demeden başımı çeviriyorum. 

" Yara bandı almaz mısın abi?" diye soruyor bana.

Alaylı bir gülümseme yerleşiyor dudaklarıma " Verecek kimsem yok." diyorum. 

" Dertli duruyorsun abi." diyor hüzünlü bir ifade ile ve ekliyor
" Hem nerden biliyorsun kimse olmadığını." şaşırıyorum önce dudaklarımı aralayıp cevap verecek gibi oluyorum ama boğazımda düğümleniyor kelimeler.  Susuyorum.

" Yalnız derdinin dermanını hep yanlış yerlerde arıyorsun be abi." diyor gülümseyerek. 

Ben yine şaşırıyorum. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum.

" Adın ne senin çocuk." diyorum.

" Adım yok. Sokak çocuğu derler bize. Kimsesiz derler. Halbuki bilmezler biz kimsesiz değiliz ki." 

Gözlerim doluyor, boğazımda duran yumru büyüyor da büyüyor. Sarıp sarmalayasım geliyor çocuğu. 

" Ver bakayım birkaç tane yara bandı. " diyorum. Ama sonra içim rahat etmiyor. " Sen hepsini ver." diyorum. " Az önce verecek kimsem yok diyordun Abi. " dediğinde ise
" Kim bilir belki vardır." diyerek bende gülümsüyorum. 

Cebimden çıkardığım iki üç tane 200 tl'yi koyuyorum avuçlarına fakat kabul etmiyor. " Bu fazla hakettiğim neyse o. 50 tl ver yeter" diyor. 

Nerden çıktı karşıma bu çocuk. Bilemiyorum. 

" Al hadi. Belki ben yaralarımı sararım ha."

" Almammm" diyerek kaşlarını oynatıyor. Ne sevimli çocuk. Parayı geri cebime koyup 50 TL'yi uzatıyorum. Çocuk da yara bantlarını kutusuyla yanıma bırakıp uzaklaşmaya başlıyor. Sonra içim rahat  etmiyor sesleniyorum ona.

" Çocukkk!!" geliyor koşarak yanıma." 

" Noldu abi ?" Bütün gün tüm acılarıma tanık olmuş ceketimi uzatıyorum. 

" En azından bunu al." Almam falan diyor ama en sonunda kabul ediyor. Benimde içim rahat ediyor. Cebine bıraktığım paraları onu rencide etmeden vermiş oluyorum. 

Elimde bir kutu yara bandıyla oturduğum banktan ayrılırken yakınlarda ki camiden gelen akşam ezanının sesini duyuyorum. 

Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber.

Olduğum yerde beklerken az önceki çocuk sesleniyor bana.

" Dedim ya abi biz kimsesiz değiliz diye. Sende değilsin." diyerek camiyi gösteriyor bana.

RAHNÜMÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin