Bölüm 5

837 21 3
                                    

Selamm...

Nasılsınız? Umarım hepiniz çok mutlu ve huzurlusuzdur.

Yepisyeni bölümle yeniden karşınızdayım. Umarım severek okuyorsunuzdur.

İyi okumalar miniklerim...

                                                                                       🌞

Aferin sana Güneş. Şimdi ne yapacaksın acaba.

Bir anlık kararla ayrıldım oradan. O berbat evden kaçarken bile planlı kaçtım.

Hayatımda ilk kez plan yapmadan karar aldım. Birçok konuda bilgisiz olsam da plan yapmakta oldukça iyiyim. Ama her şeyin ilki olduğu gibi benim de ilkim oldu.

Plansız hareket etmekten nefret ediyorum. Hava aydınlanmak üzere ve benim sığınabileceğim hiçbir yer yok maalesef ki. Son yarım saatim kaldı.

Koşarken sağa sola bakmayı es geçmiyorum. Bulduğum ilk yerden içeri gireceğim. Başka çarem yok.

Tam pes edip taksi arayacakken gördüğüm izbe kulübeyle içeri kendimi atmam bir oldu. Ne kadar korksam da çaresizim.

Kulübenin birçok odası ışık aldığı için banyo olduğunu tahmin ettiğim karanlık odaya kendimi hızla attım.

Sırt çantamdan muşambayı çıkarıp yere serdim. Birkaç kıyafet ve muşamba dışında şu hayatta başka hiçbir şeyim yok.

Bir ailem varmış ama onlar da beni istemediler evlerinde. Her acıya alıştın Güneş, buna da alışırsın.

Tüm gece uyumadığım için çantamdan diğer sweatshirtümü çıkarıp, yastık olarak kullandım. Gecenin ve koşmanın yorgunluğuyla gözlerimi kapatmam bir oldu.

Gözlerimi açmakta zorlansam da karnımdan gelen gurultular yüzünden uyanmak zorundayım.

Gözlerimi ovarken yanımdan gelen kıkırdama sesiyle yerimde sıçradım. Bakışlarımı başucumun yanına bağdaş kurarak oturmuş, dirseği bacağına, başı da eline yaslı bir şekilde beni izleyen Pars beye çevirdim.

"Günaydın, kaçak."

"P-Pars b-bey?"

Kaşlarını çatarak "bey değil abi diyeceksin miniğim" deyince dona kaldım.

O kadar içten, o kadar istekli söyledi ki, sanki dünkü sert adam yoktu yanımda. Kalbimden mideme doğru ılık bir şeylerin aktığını hissettim. Neden akıyor ki?

"Kalk bakalım kaçak, karnımızı doyuralım. Sonra da neden kaçtın anlatırsın abine."

Kol saatime baktım hemen. Saat daha 14.20'idi. ben nasıl dışarı çıkacağım ki? Başımı sağa sola sallayınca kaşları iyice çatıldı. Çatma şu kaşlarını be adam, korkuyorum.

Duvara iyice sinince kaşlarını hemen düzeltti. Yüzüne yine o içimden bir şeylerin akmasını sağlayan ifadesi geldi.

Nedenini sorunca yutkunmak zorunda kaldım. Ben güvenmediğim kimseye bir şeyimi anlatmam ki. Karşımda ki insana da ister istemez anlatamam.

"Ne olur nedenini sormayın, söyleyemem. Sadece çıkamam hava kararmadan. Bunu bilin yeterli."

Kaşlarını çatacakken bende ne gördüyse çatmaktan vazgeçti. Başına yaslı olan eliyle çenesini ovuşturmaya başladı.

Çok sonradan adının akıllı telefon olduğunu öğrendiğim aleti ceketinin cebinden çıkardı. Bende o sırada onu süzdüm.

Simsiyah takım elbisesi, sert mizacıyla televizyon da gördüğüm mafya adamlarına benziyor. Yoksa Pars Bey de mafya olmasın!

"Çok mu yakışıklıyım küçük hanım. Baya bir süzdün de."

Utansam mı şaşırsam mı bilemedim. Mafya adamlarına benzettiğim adam bana gülerek göz kırptı. "Ağzını kapat sinek kaçacak" deyince üstümdekinin şapkasını kafama örtüp yüzümü eğdim. Utandırmasa olmaz.

Kahkaha sesi duyunca hemen başımı kaldırdım. Başını arkaya biraz eğmiş, güldükçe adem elması yukarı aşağı doğru inip çıkıyordu. Gözleri kapalı ve en güzeli dudağının iki yanında çukur oluşuyor gülünce. Çok güzel görünüyor gülümserken.

Kan bağı olan birine aşık olmak suç olur mu?

Nefesi düzene girince "utanmanı yerim senin masum meleğim benim" deyip elini uzatınca kendimi geri çektim.

Cehennemde Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin