Bölüm 8

455 23 1
                                    

Selam...

Nasılsınız canlar?

Bir yıl daha bitiyor malesef ki. Sizin bu yılınız nasıl geçti?

Azıcık sohbet edelim. Saçma bile olsa yazabilirsiniz. Yanlız yazarınızı siz de yanlız bırakmayın.

İyi okumalar miniklerim.

                                                                                       🌞

Uyuyamıyorum ve delirmek üzereyim artık. Evin içinde tıkırtılar duyduğum için odadan çıkamıyorum. Normal insanlar tıkırtı duyunca hırsız mı girdi diye korkar, ben de uyumadılar mı diye korkuyorum.

OKB hastalığının belirtilerinden diğeri de kapı, ocak vs. kontrolü. Her gece rahatlıkla yapabildim ama bu gece yapamıyorum tıkırtı duyduğum için.

Çok uykum var ama beynim kontrol etmediğim için uyumayı reddediyor. Düşmanıma bile dilemem böyle bir hastalığı.

Saat 02.20'yi gösterince daha fazla dayanamadım. Ya riske gireceğim ya da kendimi bayıltıp uyuyacağım. Başka çarem yok.

Komodinin üstünde ki lateks eldivenden bir tane alıp sağ elime taktım. Sağlak olduğum için onunla kontrol eder yatarım.

Benim yüzümden yeterince masraf yapıyorlar zaten. Bir de bu çıkmasın başlarına.

Parmak uçlarımda yürüyüp kendi kapımı açtım. Odanın karşısında ki oturma odasını kontrol ettim. Şükür ki kimse yok. Birkaç adım ilerisinde ki misafir odasında da kimse yok.

Hızla kendimi mutfağa attım. Burada da kimse yok. Ya şanslı günümdeyim ya da kafayı yiyorum. Tıkırtı duyduğuma eminim çünkü.

Adını sonradan öğrendiğim ada tezgâhına konulmuş ocağın beş gözünü de kontrol ettim. Kapalı olduklarından emin olunca rahatladım.

Benim gibi bu hastalığa yakalananların en büyük rahatlama sebebi bunlar.

Yine parmak ucumda mutfaktan çıkıp biraz ileride ki dış kapıya yöneldim. Kapı kulpunu tam indirecekken arkamdan duyduğum "nereye Güneş" diyen tok sesle yerimde sıçradım.

Arkamı dönerken sol elimin başparmağıyla da damağımı kaldırdım.

Bu adam bu saatte neden uyumadı ki ya! Kesin yanlış anlayacak beni.

"Korkuttum mu gözümün nuru?"

"Şey Kaya bey, ben..."

"Sakin ol kızım. Yine gideceksin diye korkuyorum, o yüzden sordum. Rahatsız olduysan..."

"Hayır, hayır! Sizden rahatsız olmuyorum. Sadece kapıyı kontrol ediyordum."

Kaşlarını çatınca genetik olduğuna artık emin oldum. Anlamadığını gözlerinde görünce hastalığın belirtisi olduğunu, bu yüzden uyutmadığını anlattım.

Tuttuğu nefesini verince sakinleştiğini anladım. Bu insanlar bana gerçekten değer veriyorlar galiba.

Birçok konuda bilgisiz olsam da insanları analiz etmekte iyiyim. Mesela şuan açıklama yaptığım için Kaya beyin çok mutlu olduğunu gülümsemese de gözlerinden anlayabildim.

"Eğer senin için de sorun olmazsa beraber kontrol edelim mi gözümün nuru?"

Başımla onaylayınca, o da hevesle başını aşağı yukarı salladı hızlıca. İkimizin de gözlerinden belli sevincimiz.

Ben kapı kilidini üç kere kontrol edince bana "başka bir yer var mı kontrol edeceğin kızım" diye sorunca kontrol ettiğimi söyledim.

Kontrol ettiğimi söyleyince yüzü asıldı. Ben de üzülmesin diye "ama emin olamadım, bir daha bakayım" deyince sevinçle "hadi bakalım" deyip benden önce girdi mutfağa.

Anne çatlak, baba çocuk gibi olan ebeveynlere sahibiz.

Ocağı yeniden üç kere kontrol edince ben yatağıma girene kadar kapının eşiğinde bekledi. Eldiveni çıkarışımı, elimi dezenfekte edişimi pür dikkat izledi. Biraz heyecanlansam da rezil olmadan yatağıma girebildim.

Gözlerim rahatlamanın verdiği etkiyle kapanınca uyuduğumu sanmış olacak ki "keşke senin yerine ben çekseydim bebeğim acını, hüznünü, hastalığını senden alabilmeyi o kadar çok isterdim ki gözümün nuru, umarım uykunda mutlusundur prensesim, güzel rüyalar gör" deyince hıçkırarak ağlamamak için kendimi sıktım.

Bir insan sevgiye aç olur mu? Ben o kadar çok açım ki sevgiye, küçücük bir söz, bir bakış bile yetiyor bana. 

Sevgiyle kalın ❤️

Cehennemde Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin