Bölüm 37

87 8 0
                                    

İyi okumalar miniklerim

Her biri “ne” diyerek tepki verdiler. Hepsi şaşkın gözlerle bakıyor bana. Bense rahatça arkama yaslandım, kızımı göğsüme yatırdım. Saçlarını koklayıp öperek izliyorum ailemi. Bir tek Şeyma tepki vermedi. Göz ucuyla ona baktığımda derin bir nefes verdiğini gördüm. Hallederim dediysem hallederim.

“Kendine gel Pars! Kardeşine öfkeni evliliğini bozarak çıkaramazsın.”

“O benim karım abi! Buna ancak ben karar verebilirim sen değil. Her şeye eyvallah ama buna olmaz.”

Tek kaşımı kaldırarak baktım bana bağıran anneme ve Erdeniz’e. Minik kızım bana kısık sesle “ne yapıyorsun abi” deyince aynı tonda “abilerin işlerine burun sokulmaz küçük hanım” diye cevap verdim. Meraklı cadı seni.

“Annem, benim neden kardeşime öfkem olsun ki. Miniğime o iğrenç lafları dediği için mi? Hadi ama. Affettim ya gözünüzün önünde. O çokbilmiş oğlun kararı kendisi verebilirmiş ya hani. Bir de eşine soralım mı kararı o mu verirmiş Şeyma mı?”

Alaylı konuşmam annemi kızdırsa da umursamadım. Kızına o ağzıma bile almak istemediğim kelimeyi diyen birini iki güne affedip hala arkasına saklanmasına izin veriyorsa kusura bakmasın ben de onu ciddiye almam bundan sonra. Kızıma dua etsinler. Onun için hala bu evde yaşıyorum. Bana kalsa çoktan gitmiştim kendi evime.

Babam Şeyma’ya fikrini sordu. O da direk bana baktı çaresiz gözlerle. Gözlerimi kırptım rahat olması için. Derin bir nefes aldı.

“Hayal anne, Kaya baba, affedin beni ama ben yapamıyorum. Ona olan sevgim de bitti saygım da. Bana bu zamana kadar yaptıklarını hep sineye çektim.

Ama kardeşim gibi gördüğüm Güneş’e dediklerinden sonra az olan sevgim de tamamen bitti. Ben yapamam böyle bir adamla. Sizin için kabul ettim kalmayı. Kararım kesin. Ben boşanmak istiyorum.”

“Çeneni bu kadar yormana gerek yoktu Şeyma. Annem ve babamın sözünden çıkamayan eşin zaten kabul ederdi boşanmak istiyorum demeni. Malum babam şartımı düşünmeden kabul etti. Oğlu da babasının sözünden çıkamaz. Değil mi kardeşim?”

Erdeniz “anne, baba” diye yakındı. Şeyma’ya bakıp gördün mü der gibi gösterdim halini. Hayal kırıklığı vardı gözlerinde.

Boşanmasında ki en büyük sebep annemize düşkünlüğü aslında. Bazen Şeyma anneme kırılırmış bazı şeylerden dolayı. Erdeniz’i de adam sanıp ona dert yanarmış. O da annesine laf söyletmediği için haklı olsa da karısını suçlarmış.

Evliliğini bitiren ben değilim yani, kendi aptallığı. Annem Şeyma’ya “bozma kızım yuvanı, kolay kurulmaz yuvalar, bir çırpıda yıkma” deyince Şeyma bakışlarını bana çevirdi.

Telefonla kapıda ki korumayı çağırdım. Ardıl’a da kapıyı açmasını söyledim. Annem o sırada oğluna kıyamadığı için Şeyma’yı darlamaya devam etti.

Başı önde, elleri önünde bağlı bir şekilde kapı eşiğinde duran Mehmet’e “Şeyma’yı al benim evime götür, kapısından bir an olsun ayrılmıyorsun, ben gelene kadar da burada ki kimse içeri alınmayacak” diye emir verdim.

Annem bana bağırmaya başladı. Annemden güç alan oğlu da bana yüklenmeye çalıştı. Ben onları umursamadan minik kızıma odasına gitmesini beni beklemesini söyledim. İkiletmeden dediğimi yaptı.

Şeyma’ya dönüp “yarın seni istediğin yere yollayacağım, istemediğin sürece bu aileden kimseyi görmeyeceksin, evini, işini, her şeyini ben hallederim sen o kısmı düşünme, Mehmet’le git sen, hadi” dedim.

Şeyma’nın önünü annem kesti. Benim üzerime de Erdeniz yürümeye çalıştı. Babamla Egemen onu tuttu. O da çırpınmaya başladı bırakmaları için.

Bana bir şey yapamayacağı için rahatça yerimden kalktım. Bozulan ceketimi düzelttim. Mehmet’e bağırarak “beni ikiletme, dediklerimi yap” diye bağırdım. Ardıl’a da annemi işaret ettim.

Annem Ardıl tarafından kenara çekilince Şeyma bana teşekkür edip koşarak çıktı odadan. Peşinden de Mehmet çıktı.

Erdeniz bana hakaret etmeye başladı. Annem de “nasıl gitmesine izin verirsin Pars, öfke bu kadar mı gözünü kör etti, benim oğlum böyle bir şeye izin vermezdi, seni tanıyamıyorum artık” diyerek bağırmaya başladı.

Egemen’e bırakması için işaret ettim. Egemen bırakır bırakmaz üzerime yürümeye çalıştı. Annem “sakın Erdeniz” diye uyardı ama o dinlemedi. Bana yumruk atacakken elini tuttum ve boğazına yapıştım. Öfkem aşırı olmadığı için nefesini kesecek kadar sıkmadım.

“Bir daha söyle o küfürleri. Annenin eteklerinden adamlık taslamak kolay! Gözümün içine bakarak söyle, hadi.”

Annem “Pars bırak öldüreceksin” deyince hayal kırıklığıyla baktım anneme. Bakışlarımı görünce bir adım geri gitti.

Her zaman onun tarafını tutması artık ağrıma gidiyor. Ettiği küfürlerin ucu anneme ve babama da dokunuyor ama o oğlu söylediği için hiçbir tepki vermedi. Ama biz deyince anında kızar bize.

Evin büyüğü benim diye sürekli geri plana atıldım. Erdeniz düşerdi ona dikkat etmediğim için bana kızardı. Okulda dayak yiyince korumadım diye yine ben suçlanırdım. O zamanlar çok ağrıma giderdi.

Odamda kaç gece sessizce ağladığımı bilmem. O geceler bir tek babam yanımda olurdu. Babam bana hem anne hem baba oldu bu yaşıma kadar.

Güneş üzerinden atışsak da ikimiz de birbirimizi kırmayız, kırılmayız. Yaptığımız her şey kıskançlıktan.

Büyüdükçe alıştım sandım ama bugün bir kere daha annesiz kaldım annem sağken. Babam anneme bağırsa da çok geç kaldı. Annem özür dileyecekken sözünü kestim.

“Sağ ol anne! Bir kere daha senin çocuğunun ben olmadığımı gösterdin bana. Acıtmaz sandım ama yaşım kaç olursa olsun acıtıyormuş.

Bir oğlunu kazandın ama diğer oğlunu kaybettin anne! Bu evde hala duruyorsam kardeşlerim ve babam için duruyorum. Al oğlunu, tepe tepe kullan” deyip boynunu sıktığım Erdeniz’i annemin ayaklarının altına doğru attım.

Ağlamaya başlayan annemi görünce ilk kez hiçbir şey hissetmedim. Normalde olsa canım acırdı. Ya canım çok yandığı için ya da artık içimde hiçbir şey kalmadığı için hiçbir şey hissetmiyorum.

“Beren, Güneş’e işim çıktığını, yanına gelemeyeceğimi der misin? Yarın yanına gideceğimi de söylemeyi unutma.”

Boğazımda ki yumru el verdiği kadar konuşup çıktım odadan. Ardından da evden çıktım. Ardımdan gelen ayak seslerini duyunca adımlarımı hızlandırdım.

Babamın “dur lan orada” diye bağırmasına adımlarım anında kesildi. Hızla gelip sarıldı bana. Kendimi sıktığım için sarılamadım.

Tüm kardeşlerim ve Güney de gelmiş peşimden. Bir tek annem ve oğlu yok yanımda hep olduğu gibi. Dün tanıdığım adam bile benimle ama ailem dediğim insanlar gelmeye bile tenezzül etmediler.

“Abi gitme.”

“Bizi bırakma.”

“Bizi sevmiyorsan bile Güneş için kal” diyen Ardıl’ın ensesine tokadı yapıştırdım. Acıttığım için acıyla inledi.

“O nasıl laf lan öyle! Ben ne zaman ailemi birbirinden ayırdım. Güneş’te, her biriniz de benim canımsınız, duymayayım bir daha” diye tersledim Ardıl’ı. Babam daha fazla konuşamayacağımı anladı.

“Biz baba oğul dertleşeceğiz biraz. Sizler de içeri geçiyorsunuz ve saçma sapan düşüncelerinizi kafanızdan atıyorsunuz.

Ailemizden hiç kimse bu çatı altından bir daha asla ayrılmayacak. İyi de olsak kötü de biz bir aileyiz. Hem ben bu koca eve o kadar parayı boşuna mı verdim. Eşek gibi yaşayacağınız burada.”

Babam “Güneş’i yalnız bırakamayın” diye tembihlemeyi unutmadı. Babamın kanatlarının altında geldim meyhaneye.

Her zaman olduğu gibi babam yaralarıma merhem oldu. Bir babam bir de kızım deva oluyor yaralarıma.

Sevgiyle kalın ❤️

Bu bölüm Pars'ın geçmişine kısa bir yolculuk gibi oldu. Annesine neden mesafeli açığa çıkmış oldu.

Yaşımız kaç olursa olsun daima anne baba sevgisine ihtiyacımız var. Onların kanatlarının altında olmak dünyanın en güvenli, huzurlu yeri oluyor.

Cehennemde Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin