Bölüm 21

293 12 1
                                    

Platin sarı renge sahip uzun saçlı, kahverengi gözlü, manken gibi fiziği olan, benden birkaç santim uzun boylu, dik yürümeye özen veren, bebek gibi cilde sahip bir kadın Pars abime sevgilim diye seslenip, sevinçle boynuna atladı.

Gelişini kimse beklemiyor olacak ki benim gibi şaşkın gözlerle bakıyorlar ikiliye. Kadın abime sarılmıyor sanki boğmaya çalışıyor. Bu nasıl bir özlem?

Babam kinayeli bir şekilde öksürmese kadın abimi dudağından öpecekti. Bizden utanmıyor anne babamdan da mı utanmıyor. Ne garip bir kadın böyle.

"Hoş geldin Nefes, ne hoş sürpriz."

"Sevgilime sürpriz yapmak istedim Hayal anne."

O kim oluyor da anneme anne diyebiliyor. Bildiğim kadarıyla abim evli değil. Yoksa evli mi?

Ardıl abim kulağıma eğilip kısık sesle "öldürecekmiş gibi bakma yengemize gülüm, abim sana bakıyor" deyince kendime geldim. İyi de ben onu neden öldürmek isteyeyim ki?

En sonunda beni fark etmiş olacak ki abime dönüp, "bu da kim" diye sordu. Eski ailemdekilere bile bu kadar gıcık olmamıştım. Sanki kadının her şeyi sahte. Gülümsemesi, sevgisi, hatta yüzü bile sahte gibi duruyor.

"Onun bir adı var Nefes. Bu dediğin kişi benim kardeşim Güneş. Sana sürekli anlattığım miniğim."

Abime minnet dolu bakışlarla baktım. İçimden geçenleri anlamış olacak ki rahatlamam için göz kırptı.

Nefes bana doğru gelmeye yeltenince bir adım geri attım. Bu kıza durumumu anlatmadı mı abim.

"Ne kadar korkaksın böyle. Alt tarafı sarılacaktım canım."

"Nefes!"

"Oğlum sen anlatmadın mı kızımın hastalığını?"

Nefes'in kolunu tutan abim babamın sorusuna "hem de defalarca anlattım baba" diye cevap verip hızla çıktılar mutfaktan. Ne güzel mutlu başlamıştı günümüz. Neden böyle oldu ki şimdi.

"Canımın içi sen misafir odasına geç. Orası temiz. Biz buraları halledelim seni çağırırız. Yüzünü de astığını görmeyeyim. Kim ne derse desin sen çok güçlüsün. Başını daima dik tutacaksın yoksa yersin terliğimi."

Havadan öpücük atıp terlik yemeden mutfaktan çıktım. Canım annem yine gösterdi çatlaklığını. İlla yedirecek bana terliğini.

İçeri girerken ayakkabıları ile girdiği için misafir odasına gidip banyo yapmak zorundayım. Onun yüzünden yine kendimi pis hissediyorum.

Peşimden çıkan Ardıl abime misafir odasında ki banyo da yıkanacağımı annemin yatağa benim için kıyafet bırakmasını rica ettim.

Tüm eşyalarım odama çıktığı için misafir odasın da ki dolap boşaldı. Abilerimden istemeye utanıyorum. En doğru kişi annem. Pis hissetmesem ondan isterken de çekinirdim. Gerçi çekinirsem terlik yeme ihtimalim var.

                                                                                                          ***

"Ne yapıyorsun Pars? Odaya fırlattın resmen beni."

"Kes sesini Nefes! Zaten sinirliyim sinirimi iyice körükleme!"

Defalarca anlattım ona miniğimi. Hastalığını, kaybını, yeniden bulduğumuzu, yani her şeyi anlattım. Ne kadar ürkek olduğunu bile dedim. Ama o gelmiş alay ediyor benim miniğimle.

"Özür dilerim sevgilim. Biliyorsun benim mizacım böyle. Kardeşini korkutmak istemedim."

Sakin ol Pars, derin derin nefes al. Ah! Yine nefes!

"Senden son kez rica ediyorum Nefes. Miniğim senin çevrende ki kızlar gibi değil. O kırılgan ve geçmesi için çabaladığımız hastalığı var.

Onun yanındayken dikkatli ol. Temas etme. Eve girip çıkarken dezenfekte ol. Senden tek isteğim bunlar. Yapamam dersen dışarı da görüşelim."

"Tamam, aşkım dikkat ederim. Şimdi izninle sevgilimi rahatça öpmek istiyorum."

Bir anda dudaklarıma yapışmasıyla anlık karşılık veremedim. Huzursuzlanınca öpücüğüne verdiğim karşılık, tutku dolu anlara dönüştü.

Nefes banyodayken ben de iki saattir ayrı kaldığım miniğimin yanına gitmek için odadan çıktım. Kesin yine banyo yapmıştır. Ah Nefes ah!

Miniğimin odasının kapısını iki kere tıklatıp kapıyı açtım. Kapı aralığından odaya baktığım da odanın boş olduğunu gördüm. Yönümü oturma odasına çevirdim.

Büyük adımlarla merdivenleri inip oturma odasına girdim. Odada sadece Ardıl vardı.

Ona bir şey demeden mutfağa yöneldim. Mutfağa baktığımda da sadece Pamuk teyze vardı.

Yemekle uğraşan Pamuk teyzeye annemi sorduğumda misafir odasında olduğunu söyledi. Miniğimi sorduğumdaysa sabahtan beri görmediğini söyledi.

Küçücük evde nereye kayboldu ki bu kız? Misafir odasının kapısını tam açacakken içeriden kapı açıldı. Annem beni geri ittirip kapıyı kapattı. Yüzünden telaşlı olduğu belli oluyordu.

"Ne oldu anne? Hem miniğim nerede? Bulamıyorum hiçbir yerde onu."

"Az kenara çekil Pars. Pamuk hanıma bir şey demem lazım. Sende gel peşimden."

Sinirlenmemek için derin nefesler alarak annemin peşinden mutfağa girdim. Miniğime bir şey oldu da bana mı demiyor yoksa!

"Pamuk hanım, bana sıcak su torbasıyla papatya çayı hazırlar mısınız?"

"Anne ne oluyor artık diyecek misin? Kim için tüm bunlar? Miniğim nerede?"

Delireceğim artık. Gizem yaratmaya gerek var mı ki. Basit bir soru soruyorum. Cevaplaması çok mu zor sanki.

"Sakin ol eşek sıpası. Miniğin iyi, bir şeyi yok. Sadece kızım bugün biraz kötü hissediyor."

"Neden anne? Nefes yüzünden mi yoksa. Hemen onu gönderebilirim."

"Ay yeter! Bir sus da dinle beni be! Kızım regl oldu. Aldığı ilaçlar, bu hastalığın verdiği stres yüzünden her zamankinden fazla ağrılı geçiyor o kadar."

Devamını dinlemeden hızla çıktım evden. Arabamın anahtarını korumaya fırlatıp sürmesi için işaret verdim. O sırada da regliyken neler lazım onları araştırmaya başladım.

Ama en önce regl takvimi kurdum telefonuma. Önceden bilip önlem almam gerekiyor. Kadınlar için normal olan bir hastalık için bile acı çekmesini istemiyorum. 

Sevgiyle kalın ❤️

Cehennemde Doğan GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin