26. BÖLÜM

2.7K 116 65
                                    

Ferit uykusuz geçirdiği gecenin yorgunluğunu üstünde taşıyarak SunaHan'a girdi. Son iki gündür çok yorulmuştu ve dün akşam yaşananlardan sonra da gözüne uyku girmemişti. Tüm gece yanında her şeyden habersiz bir şekilde uyuyan kadını izlemişti. Onu mutlu etmek için uğraşan kadını, aşık olduğu kadını, tüm hayatını beraber geçirmek istediği kadını, kaybetmekten korktuğu kadını...

Sabahın erken saatleri olmasına rağmen SunaHan oldukça kalabalıktı. Gazeteciler, haberleri görenler ve Ferit'i merak edenler bir yoğunluk oluşturuyordu SunaHan'da. Orhan'ın şovu başarıyla sonuçlanmıştı. Şimdi de meyvelerini yiyorlardı. Ferit bu kalabalığın içine dalmak istemedi. Huzursuz hissediyordu kendini. Eski günlerin hatıraları bile burayı affettiremiyordu adama. SunaHan Ferit için dün akşam lanetlenmişti.

Kimseyle konuşmadan yemek salonunun zıttı yönde ilerleyip personel alanından Suna'nın odasına doğru ilerlemeye başladı. Nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Yıllarını geçirdiği mekanda kaybolmuş hissediyordu. Önceden vaktinin büyük bir kısmını yemek salonunda geçirirken şimdi kimsenin göremeyeceği köşelere saklanmak istiyordu. Personel odasının önünden geçerken yüzünde bir tebessüm belirdi ama Suna'nın odasının önüne gelince eski haline döndü. Midesi kasıldı. Ağlama isteği ile girdi odaya. Odadaki değişiklik ile kaşları çatıldı. Odada artık iki tane masa vardı. Kapının hemen önündekine Suna yerleşmişti. Diğeri ise sahibini bekliyordu.

"Günaydın Ferit."

Suna hala çekiniyordu Ferit'ten. Dün akşam Ferit'in yaptığı konuşmadan sonra baş başa kalma şansları olmamıştı ve Ferit söylediği şeylerde ciddi miydi yoksa sadece ortama mı ayak uyduruyordu emin olamıyordu kadın.

"Ne olmuş buraya?"

Ferit boş masaya geçip inceledi biraz. Bilgisayar, kalemlik, kağıtlar, not defterleri ve bir tomar kartvizit vardı. Kartvizitlerden birini eline alıp okudu "Ferit Korhan - SunaHan İşletme Müdürü ve Korhan Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili". Şokla gözleri büyüdü ve tekrar okudu yazılanları. Bunlardan hiçbiri olmadığına çok emindi. Öncelikle bunları olmayı hak edecek bir eğitimi veya tecrübesi yoktu. Sonralıkla, sadece bir kuklaydı sonuçta. Tüm ipler Orhan'daydı.

"Bu ne Suna Allah aşkına?"

Suna elindeki kruvasandan bir ısırık alırken hazırlıksız yakalanmıştı kardeşinin sorusuna. Ağzındaki lokmayı hemencik yutup Ferit'e döndü. Omzunu silkti. "Babamın işleri işte. Buraya döneceğinden o kadar eminmiş ki sana masa ve kartvizit hazırlatmış. Bu sabah erkenden geldi hepsi."

Ferit elindeki kartviziti masaya fırlatıp sandalyesine yerleşti. Adam her şeyi tek tek kurgulamıştı kafasında. Bir tiyatro sahnesi kurmuş ve herkesi oyuncağı etmişti. Neredeyse bu kurnazlık karşında eğilip takdir edecekti adamı.

"Her şeyi düşünmüş ama ayrı bir oda yaptırmayı düşünememiş mi? Dip dibe mi çalışacağız biz böyle?"

Suna bozulsa da çaktırmamaya çalıştı. Ferit bu cümleyle kimi taşlamıştı anlayamadı. Kahvesinden bir yudum alıp önündeki gazeteleri toparlayarak kardeşinin masasına ilerledi. Gazetelerin iş ve magazin kısmı dün akşamdan övgüyle bahsediyordu. Kardeşinin önüne bıraktı her birini. Ferit hepsini tek tek öğrenecekti.

"Babam bu haberlerin her bir cümlesini kendisi seçti tek tek. Fotoğraflara, başlıklara o karar verdi. Sence oda yaptırmayı unutmuş olabilir mi? Hazırlıklara başladı ama yetişmedi. Bir süre idare edeceğiz. Merak etme bu sefer Seyran'dan yardım istemedi."

Ferit rahatsızca kıpırdanıp yüzünü ekşitti. Gazetelerden birini eline alarak haberlere göz attı. Haber değil reklam gibiydi her biri. Korhanlardan övgüyle bahsediyor ve Ferit Korhan'ın aileye dönüşünü müjdeliyordu. En mutlu çıktıkları fotoğraflar özenle seçilmişti. Minik köşelerde ise Ferit'in piyano çaldığı fotoğraflara yer verilmişti. Haberlerde gerçek dışı bir manzara vardı. Seyran ise haberlerde yer bulamamıştı. Böylesinin daha iyi olduğunu düşündü. Korhanlardan ne kadar uzak o kadar iyiydi.

PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin