30. BÖLÜM "Alla Beni Pulla Beni"

2.8K 127 90
                                    

Artık soğumaya başlayan havanın etkisi barlar sokağında neredeyse hiç hissedilmiyordu. En az yaz mevsimi kadar kalabalık ve cıvıl cıvıldı sokak. Gençler kendilerine eğlenebilecekleri bir mekan arıyor, kimisi de sokakta dikilmiş ve sigarasını tüttürüyordu. Genç olan ve genç kalmak isteyen herkes buradaydı ve tek bir amaçları vardı, keyifli vakit geçirmek.

Mekanların renkli ışıkları altında elleri cebinde yürüyen Ferit bu akşam nedense buraya ait hissetmiyordu kendini. Ortam mı bunaltıcıydı yoksa sahneye mi çıkmak istemiyordu emin değildi. Emin olduğu tek şey bu akşam Seyran'ın gelememiş olmasının adamın moralini bayağı bir bozduğuydu. Üstüne bir ceket almayı unutarak çıkmıştı evden ve şu an fena halde üşüyordu. Pazar akşamı çalışmak abartı değil miydi? Seyran istese gelemez miydi gerçekten?

Adımlarını yavaşlatıp pub'ın önünde durduğunda gördüğü yüzle bir hayli şaşırdı. Suna kapının önünde dikiliyor ve yabancı gözlerle etrafı izliyordu. Trençkotu, ipek gömleği ve kalem eteği ile kesinlikle buraya ait durmuyordu kadın. Muhtemelen SunaHan'ı bırakıp gelmişti. En azından birisi verdiği sözü tutabilmiş ve Ferit'i dinlemeye gelmişti bu akşam.

"Suna niye dikiliyorsun burada?"

Suna kardeşini duyar duymaz gözlerini imrenerek izlediği deli dolu gençlikten ayırdı. Kendisi de genç olmuştu, liseli olmuştu, üniversiteli olmuştu ama hiç böyle bir ortamda bulunmamıştı. Şu an yabancı hissediyordu buraya, yorucu geliyordu tüm bu tantana. Ama kardeşinin performansını merak etmekten kendini alamamış ve yola düşmüştü. Tabi konuşmaları gereken birkaç şey de vardı.

"Ferit selam. Seni bekliyordum. Tek başıma girmek istemedim içeriye. Randevum yok ya."

"Ne randevusu Suna? İsteyen herkes girebiliyor içeri. Neyse gel üşümüşsündür içeri geçelim."

Dar ve karanlık koridoru sessizce aşıp geniş alana vardıklarında gözünü kıstı Suna. Kalabalıktı, havasızdı ve gürültülüydü. Ferit'in gömleğinden tutunup adamın adımlarını takip etti. Gerçekten böyle bir yerde nasıl eğlenebiliyordu insanlar? Hiçbir şeyi konforlu değildi buranın.

"Ooo Korhan United da gelmiş. Hoşgeldiniz şehzade bey ve... padişahın kızına ne deniyordu?"

"Sultan denir cahil adam seni."

"Heh sultanımız! Ama ben burada bir eksik görüyorum..."

Ferit yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes aldı. Anlaşılan Mert bu akşama biraz erken başlamıştı ve şimdiden saçmalıyordu. Suna'yı çağırdığına  pişman olmuştu bile. Kim bilir günün sonunda kadın ne düşünecekti kardeşi hakkında.

"Neymiş eksiğimiz?"

"Hürrem Sultan nerede? Hani göremiyorum..."

"Hürrem mi?"

Hemen yan sandalyede oturan Kaya Mert'i omuzlarından sallayıp kendisine doğru çevirdi. Misafirlerini böyle karşılamak hoşuna gitmemişti. Durumu ele almaya karar verdi.

"Seyran'dan bahsediyor. O nerede? Gelmeyecek mi?"

"He..." Ferit Suna'yı boş sandalyelerden birine oturtup kendi de yanına kuruldu. Herkes kendi alemindeydi ve Suna şimdiden gerilmişti. "...onun işi var bugün. Çalışması gerekiyor. Gelemedi o yüzden."

Mert savsakça gülerek elindeki şişeyi Ferit'e doğru salladı. "Oğlum Seyran keklemiş seni. Madem işi var Dicle nasıl geldi?"

"Düzgün konuş oğlum. Ne Dicle'si?"

PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin