Geçmiş ve gelecek arasında kurduğumuz köprü bugünümüzdür aslında. Bugün hissettiklerimiz ya geçmişe götürür bizi ya da geleceğe yolculuk yaparız. Bugünün güvencesi yarına taşır bizi. Bugünün pişmanlığı arkaya baktırır. Emin olduklarımızdan çok emin olamadıklarımız hata yaptırır. Yüzleşmeyi bekleyen rastlantılar ayağımıza dolanır. Geçmiş gelecekten alacaklıdır. Bugünü doğru inşa etmezsen köprü yıkılır.
Geçmişi ve geçmişe dair göreceklerini düşünürken saçındaki maşayı salık bıraktı Seyran. Kuaföre gitme gereği duymamış, elindeki malzemelerle elinden geldiğince hazırlanmıştı. Gelinin kız kardeşi değildi ya sonuçta, sade bir elbise ve saç makyaj gayet yeterliydi. Yeni aldığı siyah mini elbisesi oldukça sevimli duruyordu zaten. Dalgalandırıp yarım topladığı saçı aydınlık yüzüne oldukça yakışmıştı. Hafif bıraktığı makyajında ise son dakika karar değiştirip kırmızı rujunu sürmüştü. Ferit'in çok sevdiği kırmızı ruj...
Makyaj masanın pufundan kalkarak yatağa oturdu ve ince topuklu ayakkabılarını giymeye başladı. SunaHan'a toplantıya giderken giydiği o çok rahatsız ayakkabılardı ama ne yazık ki çok güzel duruyorlardı! Bir akşamlık katlanması gerekiyordu yapacak bir şey yoktu. Hem bu akşam katlanması gereken diğer şeyleri düşündükçe ayakkabı bir hiç geliyordu. Asıl sınavı düğünde onu bekliyordu.
Sırtındaki fermuarı son bir kez çekmeyi deneyip yine başaramayınca minik adımlarla banyoya doğru ilerlemeye başladı. Ferit Seyran'ı izlemekten ve sırnaşmaktan biraz geç kalmıştı hazırlanmak için. Bugün tatlı bir şımarıklık vardı üzerinde, Seyran'dan ilgi bekleyen bir şımarıklık. Kafasını kapıdan içeri uzatarak Ferit'i kontrol etti. Pür dikkat aynaya bakıyor ve sakal tıraşı oluyordu adam. Üstü çıplaktı ve omuzuna beyaz bir havlu atmıştı. Seyran Ferit'i ilk kez tıraş olurken görüyordu ve... bundan etkilenmesi normal miydi?
"Uzaktan seyretmene gerek yok. Beğendiysen yakından da bakabilirsin."
Ferit'in gözlerini aynadan ayırmadan kurduğu cümleye gülümsedi Seyran. Ne zaman Ferit'ten habersizce Ferit'i izlemek ve her detayını ezberlemek istese bir şekilde yakalanıyordu adama. Ferit Seyran'ı bakmadan da görüyordu. Nefesinden, kokusundan, bazen gölgesinden... Seyran'ın varlığı görüntüsünden ibaret değildi asla.
"Seni ilk defa tıraş olurken görüyorum. Hoşuma gitti nedense..." dedi Ferit'e yaklaşarak.
"Öyle mi?..." Tıraş bıçağını temizleyerek başını sevgilisine çevirdi. Göğsünde hissettiği çarpıntı gerçek miydi yoksa aklının bir oyunu muydu emin olamadı ama karşısındaki manzaranın aklını başından aldığı kesindi. "...Ben de her seferinde seni bir öncekinden daha güzel görüyorum. Ne yapacağız bu güzelliğini?"
Bir eliyle sevgilisinin elini tutup prenses edasıyla etrafında döndürdü kadını. Uçuşan eteği, dalgalanan saçları, etrafa yayılan parfüm kokusuyla bu kadının gerçek olduğuna inanmak bir hayli güçtü. Doğa üstü bir güzelliği vardı ve özenle yaratılmış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)
Hayran Kurgu"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...