Her sabahkinden daha rahat bir şekilde uyanan Seyran önce içinde bulunduğu durumu kavrayamadı. Tembel gözlerini iyice aralayınca dün gece aklına gelmiş ve gülümsemişti. Ferit yanında yoktu ama yatakta bıraktığı sıcaklık hala ısıtıyordu Seyran'ı. Vücudunu esneterek biraz daha uzandı. Hayatında yattığı en rahat yataktaydı ve kalkmak istemiyordu. Rahatça yatmak bile sınıfsaldı. Muhtemelen çok lüks hatta belki kuş tüyü bir yatakta uzanıyordu şu an. Korhanlar iyi yaşamayı biliyordu.
Yavaşça kalkıp ayağını yere uzattı. Halsizliği geçmişti ve gerçekten iyi hissediyordu. Dün birden bire ne olmuştu anlamıyordu zaten. Aniden midesi çalkalanmış ve yediği her şeyi kusunca bayılmıştı. Doktor kan değerleri falan diyordu ama Seyran'a göre Pelin'in iticiliği yüzünden bayılmıştı. Gün boyunca sinirlerini o kadar yıpratmıştı ki Seyran'ın bünyesi bunu daha fazla kaldıramamıştı.
Yatağın diğer tarafına dolanıp boydan boya olan pencerenin önüne geçti. Bu kadar yüksekten İstanbul bir başka gözüküyordu. Yalıdaki terasın verdiği hissiyat burası için de geçerliydi; böyle bir yerden İstanbul'u izleyebilmek şehrin sahibiymiş gibi hissettiriyordu insana. Ferit ne düşünürdü bilemiyordu ama Seyran ileride evlendiklerinde bu evde yaşamak isterdi. Birkaç değişiklik lazımdı ama halledilemeyecek bir şey yoktu. Odaya göz atıp kafasında planlar yaparken kendine şaşırdı. Konu ne ara evliliğe gelmişti ve niye Ferit'in yatak odasında kendi kafasına göre değişiklikler düşünmüştü? Yok, kesinlikle hastalık çarpmış olmalıydı.
Ebeveyn banyosu olduğunu düşündüğü kapıya ilerleyerek yüzünü soğuk suyla yıkadı. Aynadaki yansımasını kontrol etti. Rengi düzelmişti. Göz altları daha iyi görünüyordu. Yine de yüzünde hala yorgun bir ifade vardı. Onun da iki gün içinde geçeceğini umuyordu.
"Uykucu civciv kalk bakal- Aaa... Seyran burada mısın?"
Önce Ferit'in sesi, iki saniye içinde de görüntüsü banyoya ulaşmıştı. Seyran'ı görür görmez inceledi kadının tüm bedenini. Kadının iyi olduğundan emin olmak istiyor gibi bir hali vardı.
"Günaydın fıstık. Daha iyi misin?"
"Günaydın. Çok çok daha iyiyim. Gerçekten sevginle iyileştirmişsin beni tebrikler."
Ferit kıyafet getirmek için arkasını dönmüştü ki ani bir karar değişikliği ile Seyran'a yaklaşıp boynuna bir öpücük kondurdu. Onların dilinde bu vardı. Ferit boynundan öpmeden Seyran'ı bırakmazdı. Seyran'ın da itiraz eder gibi bir hali yoktu zaten. Kollarını adamın boynuna sarmış ve kendini tamamen ona bırakmıştı. Ferit'in artan öpücükleri giderek ıslaklaşmış, en sonunda ikisinin de yüzünde bir gülücük bırakmıştı.
Seyran kendisine birkaç beden büyük gelen eşofmanları giydiğinde önce kendi haline gülmüş sonra da Ferit'in kokusunu üstünde taşımanın harika bir fikir olduğuna karar vermişti. Bu kıyafetleri muhtemelen evine götürecek ve bir daha geri vermeyecekti.
Ağır adımlarla salona indiğinde harika bir kahvaltı masasıyla karşılaştı. Dün geceki hasta yatağı ise daha toplu bir şekilde Seyran'ı bekliyordu. Kahvaltı masasına daha fazla karşı koyamayarak bir dilim salatalık attı ağzına. Annesi Ferit'le tanışsa kesin bayılırdı bu mutfak becerilerine. Hatta tarif defterini getirir Ferit'e yeni tarifler verirdi denemesi için. Arada da mutfakla pek ilgilenmeyen kızına laf atardı. Aklında canlanan sahneyle gülmeye başladı.
"Neye gülüyorsun? Beğenmedin mi kahvaltı soframı?"
Elinde demlikle salona giren Ferit bir yandan çayları doldurup bir yandan da kendi kendine gülen Seyran'a bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şöyle bir göz attı masaya; eksik yoktu, yanlış yoktu. Neye gülüyordu bu kız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)
Fanfiction"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...