9 EYLÜL CUMARTESİ
Seyran koşturarak SunaHan'a girdi elinde çizimleriyle. Projenin sonuna gelmişlerdi ve tasarımın son halini görmek için oldukça heyecanlıydı. Birkaç günlük yoğun mesaisi bitmiş ve Ferit'in tepkisini görmek için saatleri sayıyordu artık. Gerçi Ferit bunu ne zaman ve nasıl görecek bilmiyordu ama o an yanında olmak için her şeyi yapardı. Masaların arasından ilerleyip piyanonun önünde dikilen Suna'nın yanına vardı. Her şey tam görünüyordu. Kuyruklu piyano bir tanrı gibi kurulmuş tüm salona hükmediyordu. Duruşu bile insanı etkilemeye yeterdi. Bir de Ferit başına geçip çaldığında... hayali bile baş döndürüyordu.
"Selam Suna. Bir eksiğimiz yok değil mi?"
Suna Seyran'ın geldiğini ona seslenene kadar fark etmemişti. Öyle kaptırmıştı ki kendini karşısındaki manzaraya... Tasarım buram buram Ferit kokuyordu. Ferit burada değildi ama ruhu buradaydı sanki, aurası buradaydı. Piyano köşesi SunaHan'a farklı bir hava katmıştı. "Hoşgeldin Seyran. Her şey yolunda. Baksana çok iyi oldu. Emeğine sağlık."
Seyran gururla hayat bulmuş tasarımına baktı. Birkaç gün önce ufak çizgilerle başlamıştı bu yolculuk. O çizgilerin son hali ise tüm ihtişamı ve gerçekliğiyle önünde duruyordu. İçine sinmişti gerçekten ortaya çıkardığı eser. Hayal ettiği kadar güzeldi her şey. Ferit için yetmezdi ama kısıtlı zamanda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştı. Hem mesleki olarak da zevk almıştı bu işten. Uzun süre sonra, belki meslek hayatında ilk defa, ihalelerin sözleşmelerin değil hayal gücünün ve tutkusunun ön plana çıktığı bir iş yapmıştı. Hayatında bir daha karşısına çıkmayacak bir arzuyla yapmıştı bunu. Harika bir deneyimdi. Orhan Korhan'a teşekkür etmeli miydi?
"Teşekkür ederim. Umarım Ferit de beğenir."
"Beğenmez, bayılır bence. Hayatının şokunu yaşayacak. Düşündükçe heyecanlanıyorum."
Seyran gözlerini piyano köşesinden çekip Suna'ya dikti. Son yedikleri öğle yemeğinin ardından ilk defa görüşüyorlardı ve gayet iyi görünüyordu kadın. Heyecanlıydı. Onun da bu heyecana ortak olması rahatlatmıştı Seyran'ı. Eğer geçenki gibi karamsar görseydi beyninin arkasına itelediği bütün kötü ihtimaller çiğ çiğ yiyecekti yüreğini.
"Ferit'le görüştünüz mü hiç yakın zamanda? Yani benim evimdeki konuşmanızdan sonra."
Suna başını iki yana salladı. Bu konuda ne düşüneceğini bilemiyordu. Bir an önce bu küslüğe bir son vermek istiyordu ama Ferit'in zamana ihtiyacı olduğunu da biliyordu.
"Konuşmadık. Düşünmesi için zaman veriyorum ona. Üstüne gitmiyorum."
Seyran derin bir iç çekti. Suna'dan zarar gelmeyeceğini iyi biliyordu ve bunu Ferit'e de göztermek istiyordu ama nasıl? Pub'daki kutlamaya Suna'yı çağırsa çok mu abartı olurdu acaba? Ferit sinirlenip Suna'ya kızarsa hem kardeşler için iyi olmazdı hem de doğum günü berbat olmuş olurdu.
"Kutlayacak mısın pek doğum gününü? Ferit'i buraya nasıl getireceğiz mesela?"
Suna kısılmış gözleriyle Seyran'a baktı. "Yarın kutlama yapacağız ya burada. Senin haberin yok mu?"
Şimdi de Seyran'ın kısılmış gözleri Suna'ya dönmüştü. Hayır böyle bir şeyden haberi yoktu. Ve yarın pub'da da kutlama vardı. Ferit pub'da olacağına göre SunaHan'daki kutlamadan Ferit'in haberi yoktu. Bir karışıklık vardı ortada.
"Hayır yok. Yarın pub'da kutlama yapacağız. Emin misin?"
"Eminim. Yalıda yapacaktık hatta Ferit yalıya gelmek istemeyince annem de burada yapmaya karar verdi. Hem hediyemiz de hazır." dedi piyanoyu göstererek. Ama Seyran'ın aklı iyice karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)
Fanfic"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...