31. BÖLÜM

3.4K 127 66
                                    

Twitter yani yeni adıyla X'te sevgili poşet (@/siyahtkelposeti) hikayemiz için alternatif bir kapak tasarlamış

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Twitter yani yeni adıyla X'te sevgili poşet (@/siyahtkelposeti) hikayemiz için alternatif bir kapak tasarlamış. Kendisine teşekkür ediyor ve yaptığı çalışmayı sizlerin huzuruna sunuyorum. Bizimkiler çok güzel değiller mi ama 🥹

----

Gözün görebileceği kasvetli bir hava hakimken dışarıda, gri bulutlar gökyüzünü kaplamış birer birer siliyordu yazın izlerini. Yaz aşkları, yaz heyecanları, yaz akşamları ve insanın içini yoktan yere dolduran neşe eski bir sayfada kalıyordu artık. Kış soğuk geliyordu. İnsanı anlamsız bir melankoliye sürüklüyordu. Yazın yaşattıkları bir anıdan öteye gidemeyecekti artık. Bir mevsim geride kalıyordu.

Kapı sesi gelir gelmez tüm baş ağrısına rağmen doğruldu Ferit. Dünün ağırlığını baş ağrısı olarak taşıyordu bünyesinde. Daha günün ilk saatlerinden şakaklarından beynine inen bir ağrı yoklamaya başlamıştı ve her dakika şiddetleniyordu. Alnını ovalayıp gözlerini kısarak kapıdan giren Suna'ya baktı. Kadın bugün geç kalma rekoru kırmış ve dokuzda başlayan mesaiye on birde teşrif etmişti. Üstelik geç kalacağını söylememiş, nerede olacağını da haber vermemişti. Suna'nın profesyonelliğine hiç uymayan bir hareketti bu. Hele ki en son yaptıkları konuşmadan sonra normal değildi ve doğal olarak endişelenmişti Ferit. Neyse ki kadın gayet iyiydi, sadece biraz heyecanlı görünüyordu.

"Suna nerelerdesin sen ya? Sabah sabah bir sürü iş vardı, hiçbirinden anlamıyorum ben. Sen lazımsın."

"Dışarıda işim vardı hemen bitiremedim. O kadar da erken çıktım evden. Bir sorun oldu mu?"

"Yok olmadı. Hallettik mecburen."

"Eh, böyle böyle öğreneceksin işleri."

Suna kendini sandalyesine bırakıp soluklanmaya başladı. Maraton koşmuş gibi bir hali vardı. Hemen eline bir kalem alıp önünde hazır bekleyen dosyaları incelemeye koyuldu. Ferit kadının işkolikliğine her zaman ilk defa şahit olmuşçasına hayret ediyordu. Bir yudum su içmek aklına bile gelmemişti muhtemelen.

"Neredeydin bakayım sen? Ne bu gizemli haller?"

"Çellomu bakıma götürdüm. Yıllardır çürümüştür yalının deposunda."

Eğer Suna başını kağıtlardan kaldırıp kardeşine bakabilseydi şaşkın ve gururlu bakışları görebilirdi. Yıllarca babasının gözlerinde görmek için didinip durduğu bakışlar bir gecede, bir cümleyle kardeşinin gözlerinde belirmişti. Ve ne yazık ki Suna bunu kaçırmıştı.

"Sen de heyecanlısın değil mi? Gece heyecandan uyuyamamışsındır kesin."

Alayla güldü Suna. Ferit'in bu durumdan oldukça keyif aldığının farkındaydı. Çello meselesi geri planda kalmıştı. Gece uyuyamadığı doğruydu ama nedeni kesinlikle heyecan değildi. Daha tatsız, daha acımasız, daha çaresiz şeylerden uyuyamamıştı. Orhan Korhan'la aynı çatı altında olmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin