Seyran sabahın erken saatinde kalkıp sürünerek iş yerine gelmişti. Gece pek uyuduğu söylenemezdi. Dün bir hayli hareketli bir gün olmuştu ve yaşadıklarını düşünecek vakti bulamadan iş saati gelmişti. Ferit haklıydı, keşke bugün izin alabilseydi. Biraz dinlenir, kendine gelir ve düşünme fırsatı bulabilirdi. Hem de Pelin'i bir gün boyunca görmemiş olurdu.
Tasarım ekibinin ofisine girip sağa sola bakındı. Ekipten çoğu kişi gelmişti ve kahvaltı yapıyorlardı. Sabah sabah kimsenin enerjisi yoktu ki ortam sessizdi. Kimse konuşmuyordu. Masasına doğru ilerlerken üzerinde birkaç garip bakış hissetti ama önemsemedi. Kimseyi önemseyecek durumda değildi. Yorgundu.
Masaya oturduğu an Pelin'le göz göze geldiler. Birkaç saniye süren öldürücü bir bakışma geçti aralarında ama hemen bakışlarını başka yönde çevirdiler. Çünkü eğer bakışmaya devam ederseler dün akşamki kavga kaldığı yerden devam edecekti ve bu sefer ucuz kurtulamayacaklardı. İkisinin de işinden olmaya niyeti yoktu.
Seyran sessizce kahvesini içip mesaisine başladığı sırada Mürvet Hanım ofisin kapısında belirdi. Mürvet Hanım Melih Bey'in sekreteriydi ve normalde buralara uğramazdı. Ya acil bir durum vardı ya da acil bir durum vardı. Ofisin içine girip Seyran'ın masasına doğru ilerlemeye başladı ve iyice yaklaştı. Seyran'ı severdi. Kimseye fark ettirmeden şu işi halletseler iyi olurdu. Biraz eğildi ve Seyran'ın yüzüne doğru yaklaştı.
"Günaydın Seyran Hanım."
"Günaydın Mürvet Hanım."
"Melih Bey sizi ofisinde bekliyor. Hemen."
"Hayırdır bir sorun mu var?"
"Gel de kendi gözlerinle gör."
Seyran içinde yayılan bir panik dalgası hissetti. Ferit'le tanıştığından beri işleri biraz aksattığını kabul ediyordu ama burada koskoca bir ekip çalışıyordu sonuçta. Bir sorun çıksa Seyran'sız da halledilebilirdi... Halledilebilirdi değil mi?
Hızlıca maillerini kontrol etti. Unuttuğu ya da aksattığı bir şey yoktu. Şantiyeden gelen raporları kontrol etti. Hem de son iki haftanın her gününün durum raporlarını kontrol etti ama burada da bir sorun yoktu. Demek ki Seyran'la ilgisi olmayan bir durum gelişmişti. Ne olabileceğini düşünerek hızlıca Melih Bey'in odasının katına gitti. Ortaya çıkabilecek birkaç sorun geliyordu aklına ve hepsi için kafasında alternatif çözüm yolları kurguladı.
Önce Mürvet Hanım Melih Bey'e Seyran'ın geldiğini haber vermiş, Melih Bey onay verdikten sonra içeri davet etmişti. Seyran hızlı adımlarla Melih Bey'in odasına girdi. Melih Bey yalnız beklemiyordu Seyran'ı. Odada sürpriz bir misafir vardı ve bu sorun Seyran'ın düşündüğü ihtimallerden hiçbiri değildi. Enerji departmanından Hasan Bey, Melih Bey'in karşısındaki sandalyelerden birinde oturuyordu. Ters giden bir durum olduğu belliydi. Endişelenmeli miydi?
"Günaydın Seyran Hanım. Buyurun oturun şöyle."
Melih Bey Hasan'ın karşısındaki sandalyeyi işaret ederek Seyran'a seslendi.
Seyran Hasan Bey'e bakmamaya çalışarak yerleşti sandalyeye. Gözlerini Melih Bey'den ayırmıyordu ama Hasan Bey'in bir çekincesi yok gibiydi. Zira Seyran odaya girdiği andan beri ayırmamıştı gözlerini kadından.
"Bir sorun mu var Melih Bey?"
"Bir sorum var ama bir sorun olup olmadığına senin cevabına göre karar vereceğim."
Seyran meraklı gözlerle baktı Melih Bey'e. Melih Bey Seyran'ı severdi. Aralarındaki ast-üst ilişkisinden dolayı sınırı asla geçmezlerdi ama herkes Melih Bey'in Seyran'a duyduğu güvenin farkındaydı. Onu sever, sayar ve fikirlerine önem verirdi. Şu an Melih Bey'in yüzünde okuduğu sinire daha önce hiç şahit olmamıştı Seyran. Korkması gereken bir şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer / Yalı Çapkını)
Hayran Kurgu"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...